11 Temmuz 2013 Perşembe

ABDULLAH AKAY


ABDULLAH AKAY (1930 -    ) Bünyan

Kayserimizin yetiştirdiği en önemli şairlerden biri, hiç kuşkusuz Abdullah Akay’dır. İstanbul’da yayınlanan Yavuz Haber gazetesi, Eylül 2010 sayısında Abdullah Akay’la ilgili bir röportaja yer verirken başlık olarak “Şiire Adanmış Bir Ömür” diye yazmış. Ne kadar doğru bir söz Abdullah Akay için. Daha ilk okula giderken şiir yazmaya başlayan bir şairdir Akay.  Sonra Kayseri Teknik Lisesinde öğrenci iken Akay’ın da edebiyat öğretmeni  olan Kazım Yedekçioğlu’nun çıkardığı Yeni Erciyes dergisinde 1949 yılında ilk şiiri yayınlanmıştır. İlk şiiri yayınlandığı sırada Akay, 19 yaşındadır. Abdulah Akay’ı sürekli şiir konusunda destekleyen Yedekçioğlu’nun Akay’ın şiirlerinde yerel kelimeleri kullanmasından dolayı memnuniyetini sıkça belirttiğini biliyoruz.
Akay, 1953-1973 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptıktan sonra 1976-1980 yılları arasında Oyak’ta görev almıştır. 1990-1995 yılları arasında ise TRT’de idareci olarak görev yapmıştır.

Türk Şiirinin en lirik şairlerinden olan Abdullah Akay’ın 1949 yılında Kayseri’de yayınlanan ilk şiirinden bu yana tam altmış bir yıl geçti. Bu altmış bir yıl, nice eserlerle süslendi. 1982’de Anıların Çığlığı, 1984 yılında Tükenişe Kadar Sevmek, 1985 yılında Uzat Yeşil Ellerini, 1988 yılında Bir Şair Geçti Rüzgar, 1995 yılında Islak Güney, yine 1995 yılında Yalnız Ağaçlar (bu eser Prof.Dr.Cengiz Ertem tarafından Fransızcaya çevrilerek Fransızca ve Türkçe olarak yayımlandı.) 1988 yılında Aynalar Gülücük Bekliyor, 1988 yılında yine Erciyes’te bir Işık (Şair Öğretmen Hamdi Üçok’un Şiirleri) ve 1985 yılında Kore’de Dirilen Şehit (Tarih ve Anı kitabı) ile taçlandırılmış bir ömür…

Dört Mevsim Aşk Çiçekleri ise, şairin 60 yıllık şiirlerinin büyük bir bölümünü içine alan önemli bir külliyat olarak karşımızda duruyor.
Gelelim asıl konumuza… Geçtiğimiz günlerde kıymetli büyüğümüz Abdullah Akay’dan bana gelen zarfın içinden kısa ama güzel bir not, bunun yanı sıra “Bünyan Nostaljisi” isimli şiir çıktı. Mektubunda “…hiçbir yerde yayınlamadığım Bünyan Nostaljisi adlı, beni anlatan şiiri gönderiyorum. Sen değerli bir dost ve yazarsın. Uzaklarda olsak da dostluğumuz ve sevgimiz güzel…” demiş. Ki ben de aynı düşünceleri paylaşıyorum. Kendisini uzun zamandır Erciyes TV’de Kitabistan programına davet etmekteydim. Yaptığımız telefon görüşmelerinde bu konu sık sık dile gelmişti. Lakin, kendisinin geçirdiği ağır hastalıklar yüzünden maalesef bu dileğimiz bir türlü gerçekleşmedi. Şükürler olsun ki, sağlık haberlerini aldık ve mutluyuz. Bütün umutlarımızı önümüzdeki yaza saklamaktayız.
Yavuz Haber’de yer alan röportajı satır satır okudum. Hayatı hakkında bugüne kadar bilmediğimiz ayrıntılara da yer vermiş. Demek ki sanatçılarla, kültür adamlarıyla yapılan röportajların önemi çok büyük. Şiire, kültüre, sanata adanmış böylesi ömürleri, bir röportajla değil, yüzlerce röportajla ele almak gerek, bunu açıkça ifade ediyorum.
Abdullah Akay, 1930 yılında Bünyan’da doğmuş bir şair…  Onun şiirlerinde, Bünyan’ın tarif edilmesi çok zor bir yeri var. Onun Bünyan’la ilgili yazdığı şiirleri ben çocukluk yıllarımdan beri okurum. Bildiğim, gördüğüm, tanıdığım bir coğrafya olmasına rağmen sanırım ortada ciddi bir zaman farkı vardır. Çünkü, onun şiirlerindeki lezzeti tarif etmek de zordur. O devri, o zamanı ancak onun şiirleri ifade edebilir diye düşünürüm.
Şimdi Bünyan Nostaljisi şiirine yer verelim, şiirin incelenmesini ise başka bir zamana bırakalım:

BÜNYAN NOSTALJİSİ
Yaşanmış Şiir

Bünyan’da doğdum 1930 yılında
Olukbaşı sokağında evimiz
Abdullah Çavuş’un kızı Fadime anam
Kunduracı Hacı Hüseyin ustanın oğluyum
Dedelerimi hiç tanımadım,
Ben doğmadan gitmişler dünyadan…

Kahveci Yusuf’un torunuyum
İstanbul’da kahvecilik yaparmış
Fatih Camiine yakın bir yerde
Babası ilim irfan sahibi,
Hacı Hüseyin Efendi, müderris
Mısır’da tahsil görmüş
Bünyan’da ilk medreseyi kurmuş

Ömer Amcam’ı Hacın’da alnından vurmuş Ermeniler
Şaban Dayım, Sarıkamış’ta şehit
Donarak ölmüş 90 bin kişi ile
İsmail amcam az çekmemiş yaşamdan
Uzun yaşayıp çok gün görmüş
Yemen çöllerinde İngiliz belası
Balkan savaşında Bulgarlara esir düşmüş.

Üç padişah dönemi yaşamış
Sarayda kalmış
İki metre boyu vardı
Dimdik yürürdü bükülmeden
105 yaşına kadar yaşadı
Çok hoşsohbet sevilen bir adamdı.

Babaannemi tanırım eskilerden
Adı Ayşe kadındır
Kayseri’den gelin gelmiş Bünyan’a
Şehirli ana derlerdi
Beni çok severdi.

Şerbetliydi Ayşe Anam
Yılanları tutardı, onlarla konuşurdu
Başlarını sevgi ile okşar,
Bırakırdı doğaya.

Annem hem yetim, hem öksüz evlenmiş
Babam çok çalışkan adamdı
Ayakkabı yaparak
Zatürreden öldü 44 yaşında

Dağlara keven kesmeye,
Tezek toplamaya giderdim eşeğimle
Akşamları, dağda bayırda yatardım
Ayrana ekmek doğrardım.

Geceleri ışıklar sönerdi Bünyan’da
Ekmek vesikalıydı
Cami Kebir’e tahıl doldurulmuştu,
Savaşa girersek asker yesin diye

Ulucami meydanında bir çeşme vardı
Musluğundan çipilli suyu akardı
İki elimle iki güğüm bakırdan
Su taşırdım anama…

Küçük yaşta zehirli sıtmaya tutuldum
Kinin sarısı ellerim, yüzüm
Verem kol geziyordu çevrede,
Bir de trahom vardı gözlerde
Çocuklar kapı önlerinde uyuz,
Acıktım diye ağlardı.

Bu hikaye uzun ve acı
Aklım yine de hep o güzel kırlarda
Bahçelerde, bayırlarda
Çiçeklerini, otlarını
Kurbağaların gece seslerini
Özlüyorum beni şair yapan Bünyan’ın
Toprak kokulu evlerini…

Şimdi orada iki kardeşim var
Biri oğlan biri kız
Pınarbaşı’na ev kurdular
Bahçelerini ekiyorlar

Ben o bahçede elencikte yatardım
Ya da çardakta
Geceleri yıldızları sayardım
Buralarda o yıldızları göremiyorum
Sanki yok olup gitmişler
O günlerin özlemini seviyorum

Bir şair kızıyla evlendim, Üçok Ayten
Yarım asrı devirdik
Üç oğlan bir kızımız var
Torunlarım emanet yarına…

Abdullah AKAY    İstanbul 2010
Biz de şiirin son bölümünü izah ederek yazımızı noktalayalım:
Abdullah Akay, Ayten Akay (Üçok) ile evlidir ve Oğuzhan (1955), Z. Işık (1957), Emrah Doğu (1968), Oktay (1968) adlarında dört çocuğu vardır.
Şairimize Allah’tan uzun ve sağlıklı ömürler diliyoruz, çocuklarıyla ve torunlarıyla birlikte mutluluk her zaman yanında olsun istiyoruz.
                                                                                          Kayn: S.Burhanettin AKBAŞ

Hiç yorum yok: