6 Temmuz 2013 Cumartesi

BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR


BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR  (1908-1969)
Bünyan’da yerleşmiş olan Şabanbeyzadeler namıyla bilinen ünlü bir aileden Şaban Hamdi Bey’in oğludur . Cumhuriyet döneminin meşhur şairlerindendir.  Behçet Kemal Çağlar 1908 yılında babasının görevi gereği  bulunduğu Erzincan’ın Tepecik (Urumekrek) köyünde  doğmuştur. Babası Bünyan’ın Çağlayan kıyısında yerleşmiş Bürüngüz isimli Türkmen oymağındandır, annesi Balıkesir'in Çepni yörüklerinden Kolağası Ahmet Ağa'nın kızıdır. Behçet ismi babasının amcasının ismi olarak, Kemal'de hürriyet kahramanı Namık Kemal'e izafetle verilmiştir.
İlk Öğretimine 1913 yılında Bolu İmaret Mektebin’de başlayan Behçet öğretimine babasının mesleği gereği tayin olduğu Konya’da  Mevlana türbesinin arkasındaki Numune Mektebi'nde devam etmiş, ertesi yıl, Konya Sultanisi'nin ilk kısmına devama başlamıştır. 1916 senesinin sonbaharında babası Kudüs Ziraat Müdürlüğü'ne tayin edildiğinden birkaç ay Kudüs'te kalmıştır. Kudüs’ten tekrar Kayseri’ye gelen Behçet Kemal 1913’te başladığı ilk ve orta öğretimini ancak Kayseri’de tamamlayabilmiş Lise öğretimini Kayseri Lisesi’nde sürdürmüştür.  1925 senesinde sınavla Zonguldak Maden Mühendis mektebine girmiş ve 1929 senesinde yüksek madem mühendisi olarak birincilikle bu mektepten mezun olmuştur. Staj için Belçika ve Fransa’ya gittikten sonra 1930 yılında  Maden TaramaEnstitüsü merkez mühendisi olarak Ankara'da göreve başlamıştır.
Behçet Kemal Çağlar dedesinden gelen bir yetenekle ilk okul sıralarında şiir ezberlemeye başlamış, ilköğretimi sırasında da bu yeteneğini keşfeden öğretmenleri sayesinde şiirle iyice kaynaşmış, öğretmenleri Behçet Kemal'e okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkararak babasının ezberlettiği şiirleri okutmuşlardı. İlk şiirini yükseköğretimi sırasında arkadaşlarıyla çıkardıkları Hep Gençlik dergisinde yayımlayan Behçet Kemal, daha sonra Türk Yurdu ve Hayat (1927) dergilerinde göründü. Ulus'ta yayımlanan kimi şiirlerinde "Ankaralı Aşık Ömer" adını kullanmış, 1949'da Şadırvan dergisini çıkarmıştır. İstanbul Radyosu'nda, 27 Mayıs'tan önce ve sonra, aralıklı olarak Şiir dünyamız programını yönetmiştir.    
Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı Çoban Piyesi ve ardından yazdığı ve oynadığı Ergenekon Piyesi dolayısıyla büyük Atatürk'ün dikkatini çekmiştir. Değerli, ünlü yazarlar ve politikacılar ile yakın münasebetler kurmuş, ancak kişisel hiçbir karşılık beklemeyen derin vatan ve Atatürk devrimleri hayranlığıyla hepsinin sevgi ve takdirini kazanmıştır. 1934 tarihinde Halk Edebiyatı ve gazetecilik incelemeleri yapması için Atatürk tarafından Londra’ya gönderilmiştir. 1935'te Halkevleri müfettişi olarak görevlendirilmiş, bu görev ile yurdun her tarafını dolaşmış; halk şiirleri ve halk sanatı ile yakından ilgilenmek fırsatını bulmuştur. Öncelikle Atatürk ve milli şiir temasında tanınmış, derin yurt sevgisi olan bir insandı. Gericiliği önlemede çaba harcamış, haftalık dergiler ve günlük gazetelerde bu konularda makaleler yazmıştır. Şiir ve makaleleri o dönemde Muhit, Varlık, Doğu, Şadırvan, Tür Dili ve Millet dergilerinde yayımlandı. Atatürk'ün ölümü Behçet Kemal'in ruhunda derin bir acı yaratmış, memleketin ve milletin kurtulmasında Atatürk'ün başarılarının hayranı olarak, kendisini Atatürk'e ve O'nun devrimlerine adamasına sebep olmuştur. Bu yüzden “Atatürk şâiri”  olarak tanındı. Faruk Nafiz Çamlıbel ile yazdıkları “Onuncu Yıl Marşı” ile şöhreti daha da yaygınlaştı.
TBMM VII.ve VIII. (24 Ocak 1949 istifa) Dönem Erzincan milletvekili hizmet etmiştir. 15 Ocak 1949' da Şemsettin Günaltay' ın başbakanlığa atanmasının ardından Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle partisinden de milletvekilliğinden de istifa etmiştir. Daha sonra sırasıyla Robert Kolej'de öğretmenlik, Kurucu Meclis Devlet Başkanı Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 15 Ekim 1961), TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu. 1969 yılında İstanbul’da vefat etti. Mezarı Zincirlikuyu mezarlığındadır.
Kendi dilinden yaşamını 1966 yılında şöyle anlatmıştır:
"Babamın çeşitli bölgelerdeki memurluğu, benim bütün memleketi kapsayan Halkevleri Müfettişliğim ve Doğu sınırlarında geçen askerliğim sayesinde Anayurdu köşe bucak dolaşabildim. Anayurt gibi Atatürk'ü de yakından tanımak talihim var; bazı mısraları sofrasında yazdığım oldu. Zonguldak Yüksek Maden Mühendis Mektebi'nden diplomalıyım ama ilk günden beri Anadolu'nun insan cevheri ile haşır neşirim. Faruk Nafiz Çamlıbel, Eflatun Cem Güney edebiyat hocalarımdı. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sohbetlerinden yıllarca feyz aldım. Doğuda tanışıp kaynaştığım halk ozanları bana halkımı bir kat daha tanıtıp sevdirdiler. 1948 başlarında laiklik ve devletçilik ilkelerinde Atatürk'ün yolundan çıktığını gördüğüm için saflarından ayrılmaya karar verdiğim partinin bana sağladığı milletvekilliğini, Meclis kürsüsünden istifa etmek suretiyle bıraktım. Başka bir parti aday gösterdi, noter marifetiyle reddettim. Temsilciler Meclisi'ne çağrıldım, umutla katıldım. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olmam istendi. Günlük politikadan tiksindiğim için kabul etmedim. O gün bu gündür yazarlık ve öğretmenlik yapıyorum.”
1942 yılına 34 yaşındayken Kayseri'de yazdığı bir şiirinde ise kendini şöyle tanımlıyordu: Behçet Kemal, sanat yolculuğuna nasıl bir düşünce ve inançla çıktığını 1935 de Yücel Dergisi'nde şöyle belirtiyordu:
"Benim ruhum denizin, Ada camlarının, Boğaziçi mehtabının işlediği bir dantela değildir. Ben 20 yaşıma kadar büyük şehir ve deniz görmedim. Fakat acunun en büyük, en temiz ve en derin halkı içinde yetiştim. Anadolu'da doğdum ve büyüdüm. Daha 15 yaşındayken saçımda ak, ciğerimde verem tahayyül ederek yazmaya heveslendiğim zamanlar oldu zannetmeyiniz. Ben edebiyata ağlayarak değil, haykırarak; şüphelenerek değil, inanarak başladım. Haykıracağım ve inandığım şeyi yazmaktan başka bir şeyi yapmaya niyetim yok."
Behçet Kemal Çağlar, bugünkü Boğaziçi Üniversitesi'nin Robert Kolej olduğu zamanlarda, koleji bitiren gençlere yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:

"Çocuklar, artık hayata atılacaksınız. başarılı olmanız için kendinize iyi örnekler seçmeye mecbursunuz. sizlere teklifim, yokuştan inerken göreceğiniz aşı boyalı bir evin önünde durup düşünmenizdir. Vaktiyle orada sadece kalemi ile istibdada, zulme, cesaretle kafa tutan Tevfik Fikret adlı biri yaşamıştı. Ona benzemeye çalışın. 

Eğer kendinizde o kudreti bulamıyorsanız, yokuştan biraz daha aşağı inin, solunuzda, Rumelihisarı'nın burçlarını göreceksiniz. O kaleyi, aşağı yukarı sizin yaşınızda bir genç, Fatih Sultan Mehmet yaptırdı, ve ülkesine İstanbul'u kazandırdı. Ona benzemeye çalışın. 

Şayet bunu da göze alamazsanız, daha aşağılara inince bir mezarlığa rastlayacaksınız, içinde dünyanın bütün güzelliklerini şahane bir şekilde dile getirmiş şair Yahya Kemal yatıyor, onun gibi olmaya bakın.

Yoo, bunu da yapamam derseniz, yolunuza devam edin, karşınıza deniz gelecek; kendinizi hemen oraya atın."
Şiir Kitapları:
1-Erciyes'ten Kopan Çığ (1933),
2-Burada Bir Kalp Çarpıyor (1933),
3-Benden İçeri (1966),
4-Behçet Kemal’in Son Şiirleri (1970 Ö. S.)

Tiyatro Eserleri:
1-Çoban (1933)
2-Atilla (1935)
3-Deniz Abdal
4-Timur ve Yıldırım (basılmadı)

Diğer Eserleri:
1-Halkevler (inceleme 1935),
2-Hasan Ali Yücel ve Eserleri (inceleme 1937),
3-Hür Mavilikte (Gezi notları 1947),
4-Dolmabahçe'den Anıtkabir'e Kadar (Gözlemler 1955),
5-Kur'an-ı Kerim'den İlhamlar (1966),
6-Atatürk Deniz'inden Damlalar (Derleme 1967),
7-Battal Gazi Destanı (1968),
8-Bugünün Diliyle Atatürk'ün Söylevleri (Atatürk’ün konuşmalarından seçilmiştir, 32 konuşma 1968).

Ölümünden sonra Yeğeni   Selcan Teoman Caglar tarafından yayına hazırlanan 4 adet eseri TC Kültür Bakanlığı tarafından basılmıstır:
1-Destanlar(1997),
2- Bitmez Tukenmez Anadolu (1994)
3- Benden Iceri (1994)
4-Kuran'i Kerim'den Ilhamlar (1995)

Aslen Bürüngüz’lü olan Behçet Kemal çocukluğunun geçtiği Kayseri’yi aşağıdaki şiirinde şu şekilde anlatmaktadır.

KİMLİK KAĞIDIM:

Yalınayak basardım yaz kış toprağa,
Odun toplamaya giderdim dağa,
Ata üzengisiz binmekti derdim,
Bazlamaya çaman sürer de yerdim,
Beziryağı idi yanan lambamda,
Yıldız saya saya uyurdum damda,
Yufka pişirmeye firez yolardım,
Yazları üst daldan kiraz yolardım,
Yonca otlatırdım sarı tosuna,
Bayılırdım yanık un kokusuna,
Güzün değirmende nöbet beklerken,
Büyük anam "Yasin", babam "Türküm ben"
ezberlettirirlerdi kışın her gece,
Anam baş ucuma gelir gizlice,
"Keloğlan" masalı söyler giderdi,
Nutuk söyletmekti hocamın derdi,
Amcamın yanında askerdim dimdik,
Yazın köylü kışın şehirli idik,
Mektepte leyliydim bir uzun kıştı,
Kitaplar okudum, aklım karıştı,
Dünya güzelini düşümde gördüm,
Denizi onaltı yaşımda gördüm,
Maden mektebine zorla giderken,
Sonra Avrupa'yı dolaştım da ben,
Çeşit çeşit süsler, keyifler gördüm,
Yine de gözümde tüterdi yurdum,
Gurbette vatanı yaman özledim,
Yine acıkınca caman özledim,
Yine yıkanmaya aradım dere,
Bildim, çabalamam benim boş yere,
Ben ki hep bu dağın taşın çocuğu,
Yüz yıl geçse onbeş yaşın çocuğu.

İŞTE BEN ;
Yunus'lardan daha yaşlıyken başım,
Çırpınır göğsümde yirmibeş yaşım,
Her gece kendimden çıkar giderim,
Orhon Beyi Yulug Tikin yoldaşım,
Yerde beni boğadursun kederim,
Çoban olur yıldızları güderim,
Mikelanj'ın ellerini öpmeye,
Atilla'nin terkisinde giderim,
İmbiğimden geçen her haram helal,
En yakın sırdaşım Mevlana Celal,
Gönlüm beste yapar Karacoğlan'a,
Başımda konuşur Mustafa Kemal.

Behçet Kemal ÇAĞLAR


Hiç yorum yok: