30 Ağustos 2013 Cuma

HASAN FEYZİ BATUR

HASAN FEYZİ BATUR, (1942 -   )
Öğretim üyesi, diş hekimi (Bünyan, 1942– ). İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Klinik Bilimleri Bölümü Endodonti Anabilim Dalı Öğretim Üyesidir. ilkokulu Bünyan ilkokulunda, orta ve lise öğrenimini Kayseri Lisesinde tamamladı. 1960 ta İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenime başladı, 1964 yılından sonra  yatay geçişle İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde öğrenime başladı ve 1966’da mezun oldu. Mezun olduğu fakültede öğrencilik yılları da dahil ömrünün 49 yılı geçmiştir. Diş Hastalıkları ve Konservatif Diş Tedavisi II. Kürsüsüne asistan oldu. Ardından doktor (1974), doçent (1980) ve profesör oldu (1988). 43 yıl bu fakültede kesintisiz hizmet verdikten sonra 2009 yılnda emekliğe ayrılmıştır.

Eserleri:
Batur F. Pulpa Hastalıkları (Ders Kitabı), Yüksel Matbaası, İstanbul, 1988.

ALPER TUNGA ELBAŞI


ALPER TUNGA ELBAŞI (1976 -   )
Şair, yazar (Kayseri/Bünyan, 24 Mayıs 1976 - ). İlkokulu Tomarza ve Erkilet’te tamamladı. Orta ve liseyi Kayseri’de okudu. Yüksek öğrenimini Erciyes Üniversitesinde yaparken imkânsızlıktan bırakmak zorunda kaldı. Zamantılılar Sosyal Dayanışma Kültür ve Turizm Derneği Başkanlığı ve Zamantı Kültür ve Turizm Dergisi’nin sahipliğini yaptı. Türkü Dergisi yayın kurulu üyeliğinde bulundu. Düğün salonu işletmektedir. Ortaokul yıllarında okumaya ve yazmaya başladı. “Zor şartlar güçlü insanlar doğurur” prensibiyle şiir ve nesir alanında çalışmalar yaptı. Pek çok gazete ve dergide yazıları, şiirleri yayımlandı.

Eserleri:
Sevdamız Türkiye  (1999),
Yorgun Yıllar (2002),
Tan Yeri Ağarırken( 2002).

HÜSEYİN ELMAAĞAÇ


HÜSEYİN ELMAAĞAÇ (1955 -  )

Şair (Bünyan/Dağardı,15 Mayıs1955 - ).
İlkokulu Köyü’nde, ortaokulu ve liseyi de Kayseri’de tamamladı. Kayseri Karayolları Bölge Müdürlüğünde işe başladı (1977). Açık Öğretim Fakültesi İktisat bölümünü bitirdi (1988).
1999 yılında emekliye ayrıldı. Bir süre esnaflık yaptı. Rusya’ya işçi olarak gitti. Erkilet Belediyesinde meclis üyeliği yaptı. Şiirlerinde halk duyarlılığını yalın bir dille ifade etmektedir. Bazı gazete ve dergilerde şiirleri ve hikâyeleri yayımlandı.

Eserleri:

Kökten Meyveye (2000)

OKTAY FAKIOĞLU


OKTAY FAKIOĞLU (1965 -   )
Tarihçi, yazar, eğitimci. (Bünyan/ Kösehacılı,1 Ocak 1965- ). İlkokula Köyü’nde başladı.
İkinci sınıftan itibaren ortaokul ve liseyi Kayseri’de tamamladı.1987 yılında Uludağ Üniversitesi Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl öğretmenliğe başladı. Yurdun değişik yerlerinde öğretmenlik yaptı.Görevine Kayseri’de devam etmektedir. Eserlerinde “Tarihçi Gözüyle” ele aldığıkonuları millî şuur süzgecinden geçirerek Türk insanının duyarlılığını kendine has bir üslupla yansıtır. Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir.

Eserleri:
Dünyayı Değiştirmek(2000),
Mandacılığın Mantığı(2002).

Misyonerliğin Misyonu (2005)
Umutlar Uyanırken (2007)
Tarihe Takılanlar (2010)

MUAMMER EROL


MUAMMER EROL (1962 -     )

1962 yılında Kayseri- Bünyan`da doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini Bünyan`da tamamladı. 1978 yılında Bünyan Lisesi`nden mezun oldu. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi`ni bitirdi.

1984-95 yılları arasında, sırasıyla Tekirdağ Saray Kaymakam Vekilliği, Burdur-Kemer, Muş - Bulanık ilçeleri kaymakamlıkları yaptıktan sonra  Muş Vali Yardımcılığı ve Bolu-Göynük Kaymakamlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında intisap ettiği Mülkiye Müfettişliği görevi sırasında, 1996 yılında başmüfettiş oldu. 1998-2000 yıllarında Teftiş Kurulu Başkanlığı`nın Ankara Grubu`nda çalıştı. Kaymakamlık görevi sırasında ABD`de 6 ay süreyle dil ve enformasyon eğitimi gördü. 28.05.2004 -  22.12.2008 tarihleri arasında  İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı İdari Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüttü. Muammer Erol, valiler kararnamesiyle  7 Ocak 2009'da Elazığ Valisi olarak görevine başladı. 11 Temmuzda mahkeme kararı nedeniyle bir süreliğine Tokat valiliğine atanan Erol 24 Temmuz 2009 da yeniden Elazığ Valisi olarak göreve başladı. Ağustos 2013’te Konya Valisi olarak atanmıştır. 2016 yılına kadar Konya Valiliği görevini yürüten Erol, 30.05.2016 tarihinden 04.11.2018 tarihleri arasında merkez valiliği görevini yürütmüştür. Merkez Valiliği süresi içerisinde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalında  Tezli Yüksek Lisans   Programını tamamladı.

27.10.2018 tarih ve 30578 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2018/202 sayılı Cumhurbaşkanlığı Atama  Kararı gereğince  05.11.2018 tarihinden itibaren  halen Yalova  Valisi olarak  görev  yapmaktadır.

2018 yılında “Türk Hukukunda Arabuluculuk ve Teşkilatlanması”  başlıklı kitabı yayınlanmıştır. İngilizce bilen Erol evli ve 3 çocuk babasıdır.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

BAHA (BAHATTİN GÜNDOĞDU 1969- )


BAHATTİN GÜNDOĞDU (BAHA 1969-   )
Asıl Adı Bahattin Gündoğdu'dur. 17 Eylül 1969'da Kayseri'nin Bünyan ilçesinde dünyaya gelmiştir. Henüz bir yaşındayken ailesi Ankara’ya göç etmiş, tüm çocukluğu ve okul hayatı Ankara'da geçmiştir. Başkent Lisesi mezunudur. Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Fakültesi'nden anadal viyola eğitimi alarak, 1991 yılında mezun olmuştur. Gazi Üniversitesi tarihinde bir ilki gerçekleştirerek kurmuş olduğu grup KDV ile ilk pop konserini gerçekleştirmiştir. Daha sonra müzik öğretmenliği yapmış ve özel dersler vermiştir. Aynı zamanda o dönemde profesyonel bir futbolcu olan Baha 8 yıl süren bir futbolculuk döneminden sonra tam üç büyük kulüpten Galatasaray'a  transfer olacakken ani bir kararla futbolu bırakıp asıl tutkusu   olan müziğe  müziğe yönelmiştir. Albüm çıkarıncaya kadar Ağabeyi Sait’le birlikte  kafe-bar işletmeciliği yapmış, yurdun değişik yerlerinde çok değerli müzisyenlerle çalışma fırsatı bulmuştur. Aynı zamanda besteci kimliği olan Baha'nın birçok şarkısı diğer sanatçılar tarafından seslendirilmiştir. Kadife sesli sanatçı olarak gönüllerde taht kurmuş, Romantik prens olarak anılmıştır. Öyle ki aşk şarkıları denince ilk akla gelen isim olmuştur. Sanatçı, 1999 Haziran ayında gelen bir teklifle  Aşkın Tebessümü adlı ilk albümünü çıkarmıştır. Bu albümle birlikte İstanbul’a yerleşmiştir.  Aşkın Tebessümü albümü yakaladığı yüksek satış grafiğinden dolayı birçok ödül almıştır. Aynı zamanda Baha'ya da yılın sanatçısı ödülünü getirmiştir. 2000 Aralık'ında Aşk Olmazsa adlı 2. albümünü çıkarmış ve bu albümde makamsal öğeler içeren "Canım Sevgilim" adlı hit şarkısı ile dinleyici kitlesini genişletmiştir. 23 Ocak 2003 günü Aşk Acısı adlı üçüncü albümünü çıkararak kendi tanımıyla üçlemesini tamamlamıştır. 2003 yazında "Aşkın Tebessümü", "Aşk Olmazsa" ve "Aşk Acısı Konserleri" adı altında Türkiye ve Avrupa turnesi gerçekleştirmiştir.
13 Nisan 2005'te Aşk Rüzgarı adlı dördüncü albümünü çıkarmıştır. 14 Mart 2007'de Aşk Yemini adlı albümünü, yaklaşık bir yıl sonra ise, 16 Mayıs 2008'de Firari Aşk adlı albümünü çıkarmıştır. 2010 yılında Aşkı Duymak İstediğin Her Zaman ve son olarak 2013 yılında çıkardığı Aşk Baha'ne albümlerinin ardından müzik kariyerine devam etmektedir.

ALBÜMLERİ:
Aşkın Tebessümü (Haziran 1999) 
Aşk Acısı (23 Ocak 2003)
Aşk Rüzgarı (13 Nisan 2005)
Aşk Yemini (14 Mart 2007)
Firari Aşk (16 Mayıs 2008)
Aşkı Duymak İstediğin Her Zaman (2010)
Aşk Baha'ne (2013)


20 Ağustos 2013 Salı

ILIMLI İSLAM MODELİNİN ÇÖKÜŞÜ



ILIMLI İSLAM MODELİNİN ÇÖKÜŞÜ
                                                                                                          21.08.2010 Hasan YÜKSEL
Irak’ın İşgalinden sonra Amerikan düşünce kuruluşları; yeşil kuşak olarak adlandırılan ABD ve Batı karşıtı (daha çok Ortadoğu) ülkeler için geliştirdikleri bir proje olan “Ilımlı İslam Modeli” ni yürürlüğe koydular. İlk olarak 1980’lerde dillendirilen bu projeden beklenen amaç hedef olarak belirlenen ülkelerde dini gurupları destekleyerek yönetimleri ele geçirmek ve bu ülkeler üzerinde ki isteklerini elde etmek gayesini güdüyordu. 

Aslında başlangıçta tespit güzel yapılmıştı. Müslüman bir ülkede halkın din olarak ta kendilerine yakın gördüğü yönetimlerin iş başında olması gayet hoş karşılanabilirdi. Bu hesaplarını Laik Türkiye açısından da yaptılar.  600 yıl ve daha öncesinde Selçuklularla da bu coğrafya ya hükmetmiş ve İslamı korumuş olan ırkın torunlarının yeniden Ilımlı İslam ile bu coğrafya üzerinde söz sahibi olabileceğini hesaplamışlardı. 

Türkiye’ de Ilımlı İslam Modeli  Akp’nin kurdurulması ile başladı. Akp gibi Ilımlı İslamcı bir partinin bu coğrafya üzerinde Amerika’nın bütün isteklerini gerçekleştirebileceği düşünülmüştü. Bunu için gerekli olan tüm alt yapılar hesaplandıktan sonra Akp kurduruldu. Bu aşamada Türkiye için iyi bir model olarak düşünülen Akp’nin  iç tüzüğü bile  gazeteci Arslan Bulut’a göre bir Yahudi kuruluşu olan CFR tarafından yönlendirilerek hazırlandı. 

Akp’ nin iş başına geçmesiyle birlikte özellikle Türkiye’de ve İslam coğrafyasında her şey çok hızlı bir şekilde değişmeye başladı. Kendisini BOP eş başkanı olara tanımlayan Tayyip Erdoğan, demokrasi ve darbe karşıtlığı söylemleri ile cemaati de yanına alarak Türkiye’de bir çok kurum ve kuruluşu kendi çıkarları doğrultusunda hizmet etmeye zorladı. Hukuk başta olmak üzere kendi hesapları doğrultusunda çıkardıkları bir çok yasa ile bir çok kurum ve kuruluşun susturulması sağlandı. Dünyanın en güçlü ordularından sayılan TSK, ileride önlerini kesmemeleri için sindirildi. 

Tüm bunlar sağlandıktan sonra sıra İslam coğrafyasına geldi. Irak’ın işgaliyle başlayan sürecin sonucunda büyük maddi ve manevi kayıplara uğrayan ABD çözümü farklı yönlerde aramaya başladı. Bu süreçte  Tayyip Erdoğan’a İsrail karşıtı çıkışlar yaptırılarak İslam aleminde sevdirildi. Bir çok Arap ülkesinde Erdoğan lehine gösteriler bile yapıldı. Tezat olan taraf ise İsrail’ e karşı çıkışlar yapan birinin, dünyanın en büyük Yahudi kuruluşundan yüz küsur yılda sadece 11 kişiye verilen cesaret madalyasını almasıdır. İsrail ile Mavi Marmara olayı ile gerilen ortamda bile İsrail ile olan ilişkileri koparılmamış aksine İsrail ile olan ekonomik bağlarımız daha da artmıştır.     

Ilımlı İslam süreci artık Türkiye önderliğinde BOP adı altında yavaş yavaş Arap ülkelerine doğru ilerleme göstermeye başlamıştı. Aslında Condoleezza Rice 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında bu projeyi önceden ortaya koymuştu.  “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek” adlı yazısında . Rice Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı. Bu yazısında Rice gerçek amacın İsrail’in emniyeti’nin sağlanması ve gelişen yeni ekonomilerin (Çin ve Japonya ve AB) bu bölgenin yer altı ve yer üstü kaynaklarından uzak tutulması gerektiğini de açıkça ortaya koymuştur. Peki tüm bunlar nasıl yapılacaktı tabî ki Ilımlı İslam yöneticileri tarafından yapılacaktı. 

Arap ülkelerinde yönetimlerin değiştirilmesine ilk olarak 17 Aralık 2010’ da Tunus’ta Arap Baharı adıyla halk ayaklanmaları ile başlandı. Tunus’ta Yasemin Devrimi olarak tarihe geçen süreçten sonra diğer Arap ülkelerinde de rejimleri değişebileceği inançları artmıştı. Mısır, Fas, Cezayir, Yemen, Libya, Ürdün gibi birçok ülkede halk ayaklanmaları başlamış; bir çok yerde rejimler değişmiş ya da reform sözleri verilmişti. Libya ve Suriye gibi direnen ülkeler de ise silahlı müdahale yoluna gidildi. Silahlı müdahaleler ise özellikle desteklenen radikal İslamcı guruplar tarafından sağlanacak yetmediği yerde ise Libya gibi ülkelerde yabancı güçlerin (Nato) desteği alınacaktı. Suriye’de ki rejimin düşürülmesinde ise tıpkı Irakta olduğu gibi Arap alemine model olan Tayyip Erdoğan hükümetinin yardımı istenecek, ABD’nin desteklediği Müslüman Kardeşler örgütü ve ABD’ye karşı görünen El Kaide’nin bu ülkelerde tıpkı Irak’ta olduğu gibi binlerce Müslüman’ın kanının dökülmesine göz yumulacaktı.

Fakat Ilımlı İslam Projesini yürürlüğe koyanların hesaplamadıkları yada hesaplayamadıkları bir şeyler vardı. Rusya, Çin ve İran’ın bölgedeki çıkarları tam olarak hesaplanamadı. Gerçi Suriye ABD’nin hesaplarına göre devrilseydi sıra İran’ a gelecekti fakat İran bu süreçte kozlarını daha iyi kullandı. Özellikle Suriye rejiminin yıkılmaması için Rusya ile birlikte elinden geleni yaptı. Suriye halkının çoğunluğunun Sünni olmasına rağmen yönetimin Şii olması İran’ın bu ülkeye yardımlarının artmasına yol açmıştır. Öte yandan Lübnan’da bulunan İran yanlısı Hizbullah Örgütü’nün de yardımlarıyla ABD yanlısı muhalif güçlerin yenilgiye uğratılması ve  hedefe ulaşmak için gereken sürenin çok fazla uzaması ABD’nin tüm hedeflerinin şaşmasına yol açtı.

Yine son aylarda Mısırda ABD’nin kendi yardımlarıyla getirdiği Mursi ve Müslüman Kardeşler Örgütü’nün   Mısırda ABD’nin isteklerini sağlayamaması ABD’nin planlarını alt üst etti. Kendi desteklediği bir liderin sonunu yine ABD’ getirdi. Kısacası tüm bu başarısızlıklar Ilımlı İslam Projesinin ve onun getirdiklerinin sonunu getirmiştir. Türkiye’deki korku da bu yüzdendir. 

18 Ağustos 2013 Pazar

TIKALI KALP DAMARLARI NASIL AÇILIR


LİMON SUYU VE SARIMSAK MUCİZESİ - BUNU YILDA BİR KEZ MUTLAKA YAPIN .....

Bitkisel ve doğal beslenme kalp ve damar hastalıklarında da mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren tıp dünyası, bu formülü kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye'deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu'da yetiştirilmiş ithal olmayan GDO'suz doğal sarımsaklardan)

- Ağzı sıkı kapanan koyu renkli 2 litrelik bir kavanoz

HAZIRLANIŞI

2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı soyduktan sonra yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs.hiç katmayın) Ağzınızda saremısak konusunu gidermek ve dişetlerinizi güçlerindirmek için dişlerinizi doğal karbonat ile fırçaladıktan sonra bir tane karanfil çiğneyin..

YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI

1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.

4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.

* Bilinçli hareket etmek adına yine de siz her işi konusunda uzman bir doktora sormaktan, araştırmaktan ve de GDO'suz ve doğal besinlerden şaşmayın!

BÜYÜK TUZHİSAR KASABASI Hasan Yüksel


Büyük Tuzhisar Kasabasında Bir Tören

BÜYÜK TUZHİSAR KASABASI
Doğuya giden demiryolunun içerisinden geçtiği Kayseri Sivas karayolu üzerinde hafif meyilli bir arazi üzerine kurulmuştur.
            İsmini Kasabanın içerisinde temel kalıntıları bulunan Tabal Krallığına ait hisardan almıştır. Önceleri Hisar olan ismi başka yerleşim yerlerinin isimleri ile karıştığı için yakınında bulunan tuz gölünün tuz kelimesi de eklenerek Büyüktuzhisar olmuştur.
            Kasabanın merkezinde kalıntıları bulunan hisar MÖ 1200-800 yılları arasında Tabal Krallığından kalma gözetleme kulesidir. MÖ 4000-1200 tarihleri Arasında Anadolu da hüküm süren Etiler MÖ 1200 yılında Med lerin ve Pers lerin istilasına uğrayarak yıkılmıştır. İstiladan sonra dağılan Etiler Akkışla ilçesinin Kululu köyünde Tabal krallığını Kurarak burayı da kendilerine Başşehir yapmışlardır. (50) Bu krallık 24 Prenslik merkezinden meydana gelmiş idi.Arkeolog Profesör Bossert 4 yıl müddetle yapmış olduğu kazılardan Sultanhanı köyünün Tabal Krallığının Prenslik merkezlerinden biri olduğu anlaşılmıştır. (51) Prenslik merkezinin temel kalıntıları bugünkü köyün alt kısmında Tuz gölünün kenarlarındadır. Tabal Krallığı önemli merkezlerini istila ve saldırlar dan haberdar etmek için şehrin yakına yüksek gözetleme kuleleri yapmıştır. (52) Kasabadaki hisar kalıntısı ve kulelerden biridir. Kule temelleri köyün içinde Çatalpınar mevkiinde ve su deposunu yakınındadır.
            Kasabaya Türklerin ilk yerleşmesi Beylikler döneminde olmuştur Yerleşim yerinin beylikler sınırında olması sık sık istilaya ve talanlara maruz kalmasına  sebep olmuştur.
            1500-1520 tarihindeki Kayseri kazası tahrir defterlerinde kaza sınırları içerisine Büyüktuzhisar'ı almamıştır Tahrir defterleri Sultanhanı Köyünü de Dulkadirli Beyliği hissesi olarak almıştır. Bilindiği gibi Dulkadir Beyliği Maraş ve çevresinde hüküm süren bir Türk Beyliğidir. Zaman zaman Kayseri ve çevresini sınırları içerisine almıştır. Bundan anlaşıldığına göre 1500-1520 yıllarında Büyüktuzhisar hem Osmanlı hem de Dulkadirli Beyliğine sınırdır. Maraş ve Kayseri Tahrir defterlerinde ismi geçmediğine göre o tarihlerde Sivas’a bağlı olması gerekir.
           Çevreye Türkler tarafından ilk yerleşim Selçuklu hükümdarı Alaattin Keykubat zamanında olmuştur. (1219-1236) Sultan Alaattin Selçukluların en kuvvetli hükümdarlarından biridir. Onun zamanında Konya Sivas Kayseri ve Akdeniz bölgesi fethedilerek Selçuklu topraklarına katılmıştır. Aynı zamanda Anadolu yeniden imar edilerek bir çok tarihi eser yaptırılmıştır.İlçemiz sınırları içerisinde camiler ve hanlar bu dönemden kalmadır.
             Kasabamız arazisinin hayvancılığa müsait olması konar, göçer oymakların ilgisini çektiği için ilk yerleşenler Aydından gelen Yörüklerdir. Bu oymaklar Tekeler, Kürkçüler(Bayraktarlar),Alaaddin Oğulları(Aladinli) dır. Karahacılar (Bunlar sonradan göç etmişlerdir.) İsrafiloğulları, Abdullabakioğulları (Abdoholü), Hanoğulları (Hallolar) ilk yerleşen ailelerdir. Bunun yanında Curt (Çört)lar , Gökemer oğulları, Dedeoğulları, Bulduklar(Tosunoğulları), Dodolar(Odabaşı), Uzunoğulları, Hamzalar da köye yerleşmişlerdir.
              Kasabanın yakınında bazı eski yerleşim yerleri (örenler) vardır. Bunların bazısı Müslüman, bazısı gayri müslümdür. Bunlar; Örenkayacık, Keçeciören, Şıkbıyık (Şeyhbüyük), Tekeli(Burada mezkun olan oymak sonradan Üzerlik köyüne göçmüştür.) Armutlu (Pamuktepe), Töslü ve Urumşah’tır. Bu ören yerlerinden Tekeli mevkiindeki dağın altında dehlizler vardır. Bu dehlizler birbirine bağlı olup alt kısmından yer altı suyu geçmektedir. Tahminime göre bu yerler Tabal krallığından (M.Ö 1200-800)kalmaktadır.
             Yerleşim yerinde tarihi nitelikte bina olarak konak vardır. Konağı yaptıran Gökömer oğullarından Plevne Kahramanı  Gazi Osman Paşa’nın yaveri Yüzbaşı Mehmet Hamdi Beydir. Kasabada devlet idare mekanizmasında önemli mevkilere gelmiş Genel Kurmay ikinci başkanı Mehmet Önder gibi kimseler vardır. Kasaba ağıt ve efsaneler bakımından da zengindir. Geçimini Ziraat Hayvancılık ve halıcılıkla temin etmektedir. Bunu yanında yurt dışında çalışan aileler de vardır.
              Büyüktuzhisar’ın tarihi geçmişi çok eski yıllara dayanır. Çevrede bulunan kalıntılarından anlaşıldığı gibi Etiler dönemine ulaşmaktadır. Yörede bulunan topraktan pişme ev aletleri Etiler dönemine ait olduğu eserlerin Kayseri eski eserler Müzesinde sergilendiği bilinmektedir.
               Kasabanın kesin bir kuruluş tarihi bilinmemektedir. Kasaba iç Anadolu’dan geçen kervan yolu üzerinde yer almıştır. Bu kervan yoluna Bağdat kervan yolu denilmekteymiş. Halen bu yol üzerinde yer alan konaklama hanlarından biri olan Sultan Hanı Kasabaya 5 Km uzaklıktadır.
               Kasabanın yakınlarında kurulmuş olan eski tarihlere dayalı yerleşim yerlerinin kalıntılarına rastlamak mümkündür. Bunlardan en önemli kalıntı yerleşim yerlerinin isimlerini şöyle sıralayabiliriz.

1-Keçiören 
 6-Urumşah
2-Ören Kayacık
 7-Mal Tepesi
3-Şıh Biyik (Şıh büyük) 
 8-Armutlu
4-Töslü 
 9-Kıroğun Çeşme
5-Tekeli
10-Atoğlu

11-Eşşek Damı
                                                   
             Bu yerleşim yerlerinden Urumşah Töslünün Türk köyü olmadığı yapılan kazılardan bulunan eserlerden ve mezar taşlarından anlaşılmaktadır.
             Kasaba ne zaman yapıldığı bilinmeyen iki kapılı Hisarla çevrili olduğu bilinmekte. Kasaba yer yer çeşitli kavimlerin yerleşim yeri olmuş, gün güne büyümüş ve surların dışına taşmış bu nedenle surlar kısa dönemde harabeye dönmüş ve bakımsızlıktan yıkılmış.
              Kasabaya ilk gelen Türk boyunun Aladdin oğulları, Kürkçüler, Tekeler, Hallo boylarının olduğu bilinmektedir.
              Kasabanın Osmanlı dönemindeki ismi yanında bulunan göl ve surlardan alınan Tuzhisari Kebir (Büyük Tuzhisar) olarak söylendiği yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.
              Uzun süre Yozgat sancağının yönetimi altında kalmış serden geçti Ahmet Bey burayı yönetmiş. Sonraları Sivas sancağı Aziziye’ye bağlanan kasaba 1912 yılında ilçe olan Hamidiye (Bünyan) a bağlanarak Kayseri sancağı yönetimine geçmiştir. Kasaba 51 yıl köy statüsü ile yönetilmiş 1963 yılında Bünyan ilçesine bağlı bir kasaba olmuştur.

Tuzhisar İlkokulu —Bilinenler  İzzettin Göktaş, Selahattin Uyan, İbrahim Hoca, Nur Ünal, Ayten Oflaz, Menduh Oflaz, Mustafa Gariboğlu, Tahsin Garip ve Yaşar Karaoğlan 

Öğretmen Tahsin Garip Ve Öğrencileri

Raziye ve Mehmet Kibri

Öğretmen Tahsin Garip Ve Öğrencileri

Öğretmen Tahsin Garip Ve Öğrencileri

Öğretmen Tahsin Garip




14 Ağustos 2013 Çarşamba

YENİ SÜKSÜN (BÜYÜK SÜKSÜN) KASABASI Hasan Yüksel


YENİ SÜKSÜN KASABASI
İlçenin güney doğusunda Akdölen ovası üzerinde iki tepenin yamacında kurulmuştur.Köyün ilk kuruluşu M.Ö.1400-1200 tarihleri arasında Etiler tarafından olmuştur.Köyün altı mağaralarla kaplıdır.Mağaralar yerleşim yeri haline getirilerek tünellerle birbirine bağlanmıştır.Mağazaların içiden gelen sestenburadan bir yer altı ırmağının geçtiği tahmin edilmektedir.Etilerden sonra bölgeye Romalılar hakim olmuştur.Roma dönemindeki haritalar köyün bulunduğu yerde,Branşur isminde büyük bir yerleşim yerini göstermektedir.Bu yerleşim yerini Ermenilere ait olduğu bilinmesine rağmen Ermenilerin sonradan nereye göç ettikleri bilinmiyor.Ermenilerden sonra köyün bulunduğu yere 1584 yıında köye adını veren Süksün oymağı yerleşmiştir.

Süksün oymağı daha önce Kenar-ı Irmak Nahiyesinde(Kızılırmak çevresinde)onar-göçer olarak yaşarken Osmanlı Devletinin çıkartmış olduğu iskan kanununa uyarak köyün bulunduğu yerdeki Ermeni harabelerinin yakınına yerleşmiştir.(Osmanlı Devleti bu tarihlerde göçebeliği önlemek için iskan kanunu ıkartmıştır.Devlet iskan kanununu cazip hale getirmek için kanuna uyan göçebelerden kışlak ve yaylakiye vergisi almamıştır.Türkiye genelinde altı yerde Süksün isminde yerleşim yeri vardır.Bu da İskanı kabul eden Süksün oymağının çeşitli yörelere dağıldığını göstermektedir.

1500 tarihindeki Maraş Sancağına ait tapu tahrir defterlerinde tutlan kayıtta Konar-göçer Yörük Türkmen taifesinden olan Süksün Cemaatinini 1500 yılında 16 hane,1520 yılında 43 hane,ziraat ve hayvancılıkla uğraşan cemaatin Devlete 1500 yılında 1520 akçe,1520 yılında 3140 akçe vergi ödediği kaydedilmiştir.

1563 tarihli Maraş Sancağına ait 101-108 numaralarda kayıtlı Mufassal Defterde köyün yakınında Büçüş,kuzeyinde de Ağcain adlı köylerin kayıtları vardır.Köyler zamantu kazasının Çörmüşek Nahiyesine bağlıdır.Bu köylerin zamanımızda harabeleri kalmıştır.

Osmanlı Devletinin son dönemlerindeki kargaşa ve isyanlar yüzünden köy boşalmıştır.Boş olan köye ilk yerleşenler Kostere’den(Tomarza)Deli Kadir Ağa,Murtazaoğlu Ömer Ağa ve Aligişioğlu Ali Ağa’dır.Daha sonra Maraş’tan Dulkadiroğullarının Şıhlar kolundan Dervişali Kabilesi yerleşmiştir.Bu kabile Maraş’tan Kayseri’ye oradan da Süksün’e yerleşmiştir.Köy 1989 yılında belde olmasına rağmen nüfusun az oluşundan yine köy statüsüne geçmiştir.Halkın geçim kaynaklarının başında,tarım  ve hayvancılığın yanında esnaflığın ve halıcılığın önemi büyüktür.Tarımda yer altı sularından faydalanıldığı için verim artmıştır.Köyde ekseriyetle küçükbaş hayvan yetiştirilmektedir.



Yeni Süksün Belediye Başkanı Mustafa Navruz 










































































  Süksünde  Perşembe Pazarı





















Süksünde Ebabil Kuşları