DEVELİ İLÇESİ
İlçe Kaymakamı: Murat Duru Tel. sant: 0 352 621 60 13
Belediye Başkanı: Mehmet Cabbar Tel. sant:
0 352 621 66 15
İlçe Nüfusu: 70893
Yüzölçümü km2: 1887
İl Merkezine Uzaklığı: 40 km.
İlçenin Tarihi:
İlk Çağlar (M.Ö. 2500-200)
Develi’de ilk çağlar hakkında geniş bir bilgimiz
yoktur. Ancak son zamanlarda yapılan kazılarda çıkarılan eserler bize ilk çağ
kültürü hakkında ışık tutmaktadır. 1947 yılında Tahsin ÖZGÜÇ başkanlığındaki
bir heyet tarafından Ankara Üniversitesi adına kazılar yapıldı. Fıraktın’a
(Gümüşören) 2 km, mesafedeki höyükte yapılan sondajlarda İç Anadolu’da «Bakır
Çağı» eski bronz devri kültürüne ait nakışlanmış bir çok kaplar bulunmuştur.
Yapılan bu kazılar ve sondajlar neticesinde Kızılırmak Kavsinde ve bilhassa
Fıraktın’da siyah astar üzerine beyaz boyalı kaplar bulunması, Orta Anadolu’nun
bu devirde Güney Anadolu ile olan kültür münasebetlerini incelemektedir.
Buluntular gösteriyor ki Develi’nin Bakır Çağı’nda önemli bir iskan ve yerleşme
yeridir.
Hititler Dönemi
M.Ö. 2. Asırda Orta Anadolu’da bilhassa Kızılırmak
bölgesinde yerleşen Hititler, M.Ö. VII. Asra kadar nüfuslarını korumuşlardır.
Eski Hitit devleti 1.Tuthalya tarafından ele geçen vesikalardan
anlaşılmaktadır.
1.Labarna’nın krallığı zamanında devlet sağlam bir
teşkilatla hudutlarını genişletmiştir. Bu zamanda kendisine Hattuşaş’ı merkez
yapmıştır. 1.Hattusilis, Hitit devleti içindeki asayişi sağladıktan sonra
Önasya Devletlerini sınırları içine katmayı düşündü. Bu düşünce ile
Ceraplus(Kargamış), Urşu(Urfa) gibi Güney Anadolu şehirlerini zapt ettiği ve
Halep üzerine sefer yaptığı bilinmektedir. Halep seferi başarısızlıkla
sonuçlanınca 1.Mursilis tekrar Halep üzerine sefer yapmak istiyordu. Bu sırada
Halep krallığında 2. Hammurabi bulunuyordu. Halep krallığı üzerine yürüyen 1.
Mursilis krallığı ortadan kaldırınca Babil yolu da kendisine açılmış oluyordu.
Labarna’dan Mursilis’e kadar olan o zamanda Hitit devleti büyük bir gelişme
göstererek Kuzey Suriye’yi hakimiyetleri altına almışlardı. Bu sırada
Hattuşaş’ta başgösteren karışıklıklar neticesinde 1. Mursilis öldürülmüştü.
Mutavalli zamanında Amurru(Suriye) krallığı hititlere karşı olan vergi borcunu
ödememesi ve Mısırlılar tarafına geçmesi Mısırlılarla Hititlerin arasının
açılmasına sebep olmuştur. Mutavalli’den sonra kral olan 3.Hattusilis devrinde
(M.Ö.1287-1244) Hitit devleti en parlak devrini yaşamıştır.
Suppililuliuma zamanından itibaren fetihlerin
meyveleri bu devirde toplanmıştır. Bundan dolayıdır ki 3.Hattusilis devrine
Hitit tarihinin altın çağı denilmiştir. Hattusilis daha çok güneye önem
vermiştir. Gayesi güneyin ticaret yolunu ellerinde tutmak istemesidir.
Fıraktın, İmamkulu, Taşçı, abideleri gerekse bu bölgelerdeki iskan yerlerinin
bolluğu Develi’nin Hititler devrinde önemli bir yerleşme merkezi olduğunu
doğrulamaktadır. Bu bölgede bir çok hitit yazıları bulunmuş ve okunmuştur.
Bittel Fıraktın ile Gezbel arasındaki kaya anıtlarının bolluğundan bahsederken,
Tahsin ÖZGÜÇ de Taşçı, Çukuryurt, Ayşepınar köyleri arasında 5 iskan yerine
rastlanmıştır. 50-75 m. Çaplı olan bu küçük köyler 2-3 yapı katlarını ihtiva
etmektedirler. Fıraktın kaya abidelerinin tabanında M.Ö. üç bine tarihlenen
çanak-çömlekler toplanmıştır.
Hititler maden işletmesine önem vermişlerdi. Bilhassa
3. Hattusilis (1280 M.Ö.) kendisine kıymetli madenlerden gönderilmesini istiyen
Fravun’a verdiği cevapta henüz madenlerin hazır olmadığını çıkarıldığı zaman
gönderileceğini, şimdilik demirden kabzası bir kılıç göndereceğini bildirmişti.
Frigyalılar Dönemi
M.Ö. 1200 yıllarında Yeni Hitit krallığı yıkıldıktan
sonra Anadolu’da genel bir hakimiyet ancak Frigler tarafından kurulmuştur.
Frgyalılar sınırlarını Kızılırmak, Konya dolayları ve Menderesin yukarı yatağına
kadar olan kısmını içine alan bir devlet kurmuşlardı. Kendilerine hükümet
merkezi olarak Gordion’u seçmişlerdi. Daha sonraları da Kappadokya’nın da büyük
bir kısmını hakimiyetleri altına alarak hudutlarını genişletmişlerdir.
Frigyalılar zamanında Kızılırmak ve özellikle Fıraktın bölgesi önemini
korumuştur. Bu bölgedeki araştırma ve kazılarda Frigyalılara ait çeşitli
eserler bulunmuştur. Fraktın höyüğünün ikinci katında frigyalılar devrine ait
bina kalıplarına rastlanmıştır. Bu binalarda kerpiç ve hatıl kalıntılarına
tesadüf edilmiş, binanın üst kısmı ise yangın geçirmiştir. Doğuda Önasya’nın
idaresi altına alan Asurlar batıda ise Frig krallığını tanımamakta olan
Lidyalılar M.Ö. 8. Asırda Frikyalılar için büyük tehlike arz ediyordu.
Frigyalılar hakimiyetine ne Asurlular ne de Lidyalılar son verdiler. Kuzeyden
gelen Kimmerilerin ihtilalarına karşı koymak isteyen Frig kralı Midas mâğlup
olunca üzüntüsünden kendi canına kıydı.
Roma Dönemi
Develi büyük Kappadokya toprakları içinde önemli bir
yer tutmuştur. O devirde bu bölgeye Gabdonya denilmekteydi. Ziraat ve sulama
işlerinin de çok muntazam ve teşkilatlı olduğu anlaşılmaktadır. Sultan Sazlığı
bataklığı ortalarında o devre ait olduğu sanılan yol ve kanallar hala
görülmektedir. Gerek Elbizden Gereme’ye gerekse İlipınar’dan Reşadiye’ye kadar
olan alanda bir çok harabelere rastlamak mümkündür. Fraktın höyüğünde yapılan
sondajlarda Roma devrini temsil eden kültürün üç safhalı olduğu tespit
edilmiştir. Bunlardan birinci safhada; köşeleri kesme, temel ve duvarları tuğla
boyundaki düzenli taşlarla örülen monimental bir bina temsil edilmektedir. Bina
çevrede görülen evler gibi tamamen taştandır. Höyüğün bu devride bir şehir
olduğu görüşünde bir inşa edilmiş bu harabenin üstü ise aynı çağın mezarlığı
olarak kullanılş-mıştır. Mezarlar sanduka biçiminde iki üç kesme taştan
yapılmıştır. Bizanslılar zamanında ise bölge önem ve değerini korumaya devam
etmiştir. Bilhassa hristiyanlığın ilk yayılma yıllarında önemini daha da
arttırmıştı. Seyyah Ö.M. Rinner’in bildirdiğine göre cicero Develi Ovasında
ordugah kurarak Kappadokya Develi’nin eski Tyna bir kısmı ise Sbitra Nora
harabeleri üzerinde kurulduğunu yazarlar.
Selçuklular Dönemi
Bizans zamanında da bölge önemini korumaya devam
etmiştir. Özellikle Hıristiyanlığın ilk yayılma yıllarında önemini daha da
arttırmıştır. Romalılardan sonra Bizanslılar Hıristiyanlığı yaymak için
geldikleri, Erciyes’in güney eteklerindeki Gereme’yi dini bir merkez haline
getirmişlerdir. Bu döneme ait Gereme’de şehir kalıntıları, Panagia Kilisesi,
Çanlı Kilise, hamam, saray ve birçok yapı kalıntısına rastlanmaktadır.
Bizans İmparatorluğu sınırları içinde bulunan Anadolu
toprakları, daha hicretin ilk asrından beri İslam orduları için zengin ve cazip
bir ülke olmuştur. Bu sebepten dolayı İslam orduları Anadolu’ya birçok sefer
düzenlemişlerdir. İslam ordularının bu seferler esnasında takip ettikleri üç
yol vardı. Bu yollardan biri Kayseri’den geçmekteydi.
M.S.805-806’da Bizans İmparatoru Nikapheros’un yıllık
vergi ve harçlarını vermemesi üzerine bizzat Harun Reşid büyük bir ordu ile
Kayseri ve çevresini zapt etmiştir. Yüz altmış sene kadar Abbasilere bağlı
kalan Kayseri ve civarı, 968 tarihinde Bizans İmparatoru Fokos tarafından
tekrar Bizans topraklarına katılmıştır.
Bizans kralı II. Basileıos döneminde (1021) Van’ın
Vaspurakan denilen bölgesinden sürülen Ermeniler Develi (Gabadonia) ve
çevresine yerleştirilmişlerdir. Kayseri ve çevresinin Türk hâkimiyetine geçmesi
Selçuklular zamanında Türklerin büyük gruplar halinde Anadolu’ya girmesinin ilk
zamanlarına rastlar. Selçuklu Devletinin kurulmasından itibaren Türkmenler
daimi bir akış halinde Anadolu’ya girmişler ve kendileri için henüz yeni olan
bu ülkenin doğu ve orta kısımlarına doğru yayılmaya başlamışlardır. Nitekim
1064 yılında Antalya çevresini ele geçiren Türkmenler Kayseri’ye kadar
gelmişlerdir. Anadolu’nun kuzey bölgelerinde, Emir Sabuk’un komutasında
hareketine devam eden Selçuklu birlikleri, Bizans kumandanları Atom ve Ebu
Sehl’in yönetiminde bulunan Sivas üzerine 1051 tarihinde yürümüşlerdir.
Bizanslı yöneticiler şehirden kaçarak Develi’ye gelmişlerdir. Daha sonra Orta
Anadolu’ya yayılan Türkler, 1067 de Kızılırmak vadisini takiple Kayseri’yi
fethetmişlerdir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’nun kapıları Türklere
tamamen açılmış ve Sultan Alparslan ölümünden kısa bir süre önce, meşhur
Selçuklu emirlerini Anadolu’ya göndererek Anadolu’nun fethedilmesini
emretmiştir. Bu emirlerden Danişmend Ahmet Gazi’ye (1071–1105) Tokat, Amasya,
Sivas, Kayseri, Zamantı, Develi ve çevresini fethetme görevi verilmiştir.1079
tarihinde Selçuklu ordusundan kaçan Bizans İmparatoru I. Alexios da Develi
Kalesi’ne sığınmak zorunda kalmıştır. Oğuz boylarından Develioğulları aşireti
de Malazgirt zaferinden sonra Danişmentliler’le birlikte gelerek bugünkü Yukarı
Develi’ye yerleşmişlerdir.1107–1110 yılları arasında hükümdarsız kalan Anadolu
Selçukluları Haçlılar ile Bizanslıların saldırıları sonucu Orta Anadolu’ya
çekilmişlerdir. Bu dönemde Ermeniler, Türk köy ve şehirlerine saldırmaya
başlamışlardır. 1155 tarihinde Ermeni orduları Develi’ye gelerek burayı
yağmalamışlardır. Ermenilerin bu saldırıları Halep-Kayseri arasındaki kervan
yolunun emniyetini tehlikeye sokmuştur. Gıyasettin Keyhüsrev 1209’da
Ermenilerin üzerine yürüyerek Ermeni kralı II. Leon’u esir almış ve Ermenilerle
barış imzalamıştır.1220 yılında Selçuklu tahtına geçen II. Alaaddin Keykubat,
1225 yılında tekrar Kilikya Ermeni Krallığı üzerine sefer düzenlemiştir. Halep
ticaret yolunu denetim altına almak için düzenlenen bu sefer esnasında
orduların bir kısmı Develi üzerinden gönderilmiştir.
Alaaddin Keykubat döneminde doğuda beliren Moğol
tehlikesi, alınan bütün tedbirlere rağmen durdurulamamış ve II. Keyhüsrev’in
saltanatı zamanında 1243 yılında Moğollarla yapılan savaş sonucunda Selçuklular
yenilmiştir. Bu yenilgiden sonra Anadolu da bir buhran dönemi yaşanmaya
başlamıştır. Özellikle II. İzzeddin Keykavus (1246-1262) ile kardeşi IV.
Rükneddin Kılıçarslan (1256-1257) arasında başlayan taht kavgası bu buhranı
daha da arttırmıştır. Moğol hükümdarının gönderdiği bir ordu II. İzzeddin
Keykavus’u tahttan uzaklaştırmış ve tek başına saltanata geçen IV. Rükneddin
Kılıçarslan Kastamonu, Aksaray ve Develi’nin gelirlerini Moğol hükümdarı adına
Tacettin Mutez’e vermiştir Konya’dan ayrılmak isteyen Sultan IV. Rükneddin
sarayın kiler sorumlusu vasıtasıyla Develi ve Kayseri subaşısına bir mektup
göndermiştir. Develi ve Kayseri subaşısı cevaben kendilerinin hemen Kayseri’ye
gelmelerini istemişlerdir. Develi subaşısı Kemaleddin Kaymazoğlu Nüsrettin ve
Kayseri subaşısı Samsamuddin, Ürgüp üzerinden gelen Sultanı, Develi’de
karşılamışlar ve kendisine biat ederek adına para bastırmışlardır. Sultan IV.
Rükneddin Kılıçarslan’ı Kayseri’ye getirerek tahta çıkarmışlardır. Daha sonra
IV. Rükneddin Kılıçarslan ile II. İzzeddin Keykavus arasında yapılan savaşta
Rükneddin Kılıçarslan yenilmiş ve Develi’den Sis’e doğru giderken Türkmenler
tarafından yakalanıp Kayseri’ye götürülmüştür. Rükneddin Kılıçarslan Sultan II.
İzzeddin Keykavus tarafından Burgulu Kalesi’ne tutsak edilmiştir. II. İzzeddin
Keykavus 1254’te kardeşinin Develi’de para bastırmasının üzerine kardeşini saf
dışı bıraktıktan sonra, 1257 yılında Develi’de kendi adına gümüş para
bastırmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1308’de
yıkılmasından sonra Anadolu bir dönem Moğol hâkimiyeti altında kalmıştır.
Moğollar’ın Umumi valisi sıfatıyla vazife yapan Çobanlı Emir Temurtaş, 1327’de
Türkmen beyleri ile yaptığı savaşta başarısızlığa uğramıştır. Aynı zamanda
babası Emir Çoban’ın, Ebu Sait Bahadır Han (1316–1355) tarafından öldürüldüğünü
haber almasından dolayı, canından endişe duyarak Mısır Memluklu Sultanlığı’na
sığınmak üzere Kayseri’den ayrılmıştır. Yerine kayınbiraderi Uygur Türk’ü Emir
Eretna’yı (1327-1352) vekil olarak bırakmıştır. Böylece İlhanlılar tarafından
Anadolu valisi olarak göreve getirilen Emir Eretna, askeri ve siyasi dehasıyla
kendisini Ebu Said Bahadır Han’a kabul ettirmiş ve Ebu Said Bahadır Han’ın
ölümünden sonra da bağımsız olarak bölgede hüküm sürmüştür. Yarım yüzyıl
Anadolu’nun büyük bir bölümüne, önce Sivas sonra da Kayseri merkez olmak üzere
hâkim olan Eratnalılar, Türk milleti tarafından takdir edilerek Türkiye
tarihinin Beylikler Döneminde önemli bir devlet olmuştur. Anadolu’daki siyasi
kontrolü sağlayan Eretnalılar, elli yıllık hâkimiyetleri süresince Anadolu’nun
pek çok şehrinde para bastırmış ve birçok mimari eser vücuda getirmişlerdir.
Develi’de (Yukarı Develi) bulunan Şeyh Ümmi Zaviyesi bu döneme ait olan fakat
günümüze ulaşamayan eserlerdendir.
Eretna hâkimiyetinin 1365 yılından sonra zayıflaması
ve Kadı Burhaneddin’in Eretna hükümdarı Mehmet Bey’i öldürmesiyle (1381)
bölgedeki Eretna hâkimiyeti son bulmuştur.
Kayseri, Kadı Burhaneddin yönetimi altına girmeden
önce Karamanoğulları'nın valisi Cüneyd’in (1388) yönetimi altındaydı. Kadı
Burhaneddin, Kayseri’yi almak için Develi Kalesi hariç çevredeki bütün kaleleri
ele geçirmiştir. Kayseri’yi alabilmek için Develi Kalesi’nin alınması
gerektiğini iyi bilen Kadı Burhaneddin, Develi Kalesi’ni kuşatmıştır. Bu
kuşatma esnasında kardeşi ile giriştiği taht kavgasını kaybeden
Dulkadıroğulları beyi Selvi Bey Develi Kalesi'ne kaçmış ve Kadı Burhaneddin’e
karşı Cüneyd ile işbirliğine girmiştir. Birkaç gün süren şiddetli savaştan
sonra kale alınmış ve Kadı Burhaneddin Develi Kalesi’ni Feridun’a bırakarak
Kayseri’ye geçmiştir. Kadı Burhaneddin, bölge üzerindeki hâkimiyetini
sağladıktan sonra Develi’deki Türkmenleri Kayseri havalisine iskân ettirmiştir.
1381-1397 yılları Kayseri, Sivas ve Develi Kadı Burhaneddin Ahmet tarafından
idare edilmiş ve bu döneme Kadı Burhaneddin dönemi denilmiştir. 1398 yılında
Yölük Osman Bey tarafından Sivas Kalesi önünde Kadı Burhaneddin öldürülmüştür.
Sivas’ta toplanan devlet yöneticileri Yıldırım Beyazıd’a müracaat ederek
ülkelerini Osmanlılara teslim etmişlerdir. Yıldırım Beyazıd’ın Timur’la yaptığı
Ankara Savaşı’nı kaybetmesinden sonra Anadolu’daki Türk birliği bozulmuş ve
Timur tarafından Anadolu Beyliklerine toprakları geri verilerek, Develi
Karamanoğulları’na bırakılmıştır. Bu dönemde Eretna beylerinden Ermenistan’a
kaçan ve sonradan birleşen Ertena Beğ bin Mehmet bin Ertena’nın iki oğlu, Esen
ile Kadı, Karamanoğulları kontrolündeki topraklarını almak için Ermenilerden
oluşan bir orduyla Niğde, Develi ve Kayseri’ye saldırmışlar, bu bölgeyi bir
müddet ellerinde tutmalarına rağmen başarısız olmuşlardır. Ayrıca Şikari,
Develi Ovası’nda bu orduların büyük bir yağma yaptıklarından da bahsetmektedir.
Bir müddet Karamanoğulları yönetimi altında kalan Develi, 1432 yılında
Karamanoğlu Nasireddin Mehmed’in Antalya kuşatması esnasında öldürülmesini
fırsat bilen Dulkadıroğulları beyi Hasan Bey tarafından ele geçirilmiştir. Daha
sonra Karamanoğlu İbrahim Bey 1435’te Dulkadıroğulları beyi Nasireddin Mehmed
Bey’i yenerek Develi’yi tekrar ele geçirmiştir.
Osmanlılar Dönemi
Fatih Sultan Mehmet zamanında Karamanoğulları ortadan
kaldırılarak (1474) Develi, Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiştir.
Fatih’in Develi’yi ele geçirmesine halk isyan etmiş, bu isyan üzerine Fatih
Sultan Mehmet, Develi Kalesi’ni yıktırmış, Develioğulları aşiretini de
parçalayarak çeşitli illere iskân ettirmiştir. Osmanlılarla iyi ilişkiler
içerisinde bulunan Dulkadıroğulları, II. Beyazid dönemine kadar Kayseri ve
civarında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Hatta öyle ki Osmanlılar tarafından ilk
sancak beyi olarak bölgeye, Dulkadıroğulları beyi Şahsuvar Bey atanmıştır.
Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde bulunan Kuyud-ı Kadime Arşivi’nin 564
numaralı ve 1476 tarihli Karaman Eyaleti’ne ait defterlerde Karaman Eyaleti,
Fatih Sultan Mehmet döneminde on bir vilayet ve iki nahiyeye ayrılmıştır. Bu
nahiyelerden bir tanesinin Develi olduğu tespit edilmektedir. Osmanlı döneminin
başlarında Ürgüp’e bağlı bir nahiye merkezi olarak görünen Develi, 1502 yılında
Karahisar-i Develi adıyla anılan bir kazanın kurulması ile bu kazaya
bağlanmıştır. Nahiye durumunda olan Develi’de bu dönemde “Kara Bey Mescidi
mahallesi” ve “Aylu-gem (Halil) Mescidi adlı iki mahalle bulunmaktadır: Develi
Nahiyesi, 1502’de 24 köy, 26 mezra, 1518’de 12 köy ve 30 mezra, 1522’de ise 23
köy 29 mezradan oluşmaktadır. 16.yy başlarında Develi’nin kuzey yamacında
bulunan Everek bir köy durumundadır. 1500 yılında köyde hayvancılık yapılmakta
olup, köyde sekiz ay çalışan bir değirmen bulunmaktadır. 1502 tarihinde Develi
nahiyesinde 21 köy mevcuttur. Bunlardan Kâfir Everek* ve Zile köylerinde
gayrimüslimler ikamet ederken, Fenese* ve Müslüman Everek* köylerinde halk
karışık olarak iskân edilmiştir. Bu iki köyün ortak özelliği ise 1522 yılına
gelindiğinde gayrimüslim halkın bu köylerde ikamet etmemesidir.
Develi, II. Beyazıd ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde
de Karaman eyaletine bağlı bir nahiye durumundadır. 1584 yılında Niğde
Sancağı’na bağlı bir kaza haline getirilmiştir.
Genel olarak Osmanlı Devleti’nde birlik ve düzenin
bozulmasına paralel olarak, 17 ve 18. yy’lerde bölgede ciddi ayaklanmalar
yaşanmıştır. Ayaklanan aşiretlerin büyük bir çoğunluğu özellikle Yahyalı
civarından güney illerine sürülmüş başka bölgelerde zorunlu iskâna tabi
tutulmuştur. Develi, Tanzimat’ı müteakip 1856 yılında bucak merkezi haline
getirilmiştir. XIX. yy ortalarında yani 1856–57 yıllarında Kayseri, Karaman
Eyaleti’nden ayrılarak Bozok Eyaleti’ne bağlanmıştır. Bunun üzerine Kayseri’ye
bağlı olan Develi’de bu tarihte Bozok Eyaleti’ne bağlanmıştır. Yine bu tarihte
Kayseri Sancağı; İncesu, Develi, Karahisar-ı Develi, Sarıoğlan, Zamantı ve
Köstere olmak üzere altı nahiyeden ibarettir. 1864’te eyaletler kaldırılıp
vilayetler kurulunca Develi, Ankara Vilayeti Kayseri Livası’na bağlanmıştır.
1870’te Everek ilçe merkezi haline getiriliyorsa da ismi değiştirilmeyerek
Develi olarak adlandırılmıştır.
1894-1895 tarihli Develi Şer’iyye Sicili'ndeki birçok
belge “Ankara Vilayet dahilinde Kayseriye Sancağı’na muzaf Develi Kazası ...”
şeklinde başlamaktadır. Bu da 1876 tarihinde Develi’nin Kayseri sancağına bağlı
bir kaza merkezi haline getirildiğini göstermektedir.
XX. yy’da Develi ve çevresindeki en önemli hadise
Ermeni hadisesi ve buna bağlı olarak Haçin olayıdır.
1878 Osmanlı–Rus savaşı sonunda Rusların teşvik ve
himayeleri ile kurulan Ermeni cemiyet ve komiteleri Osmanlı Devleti’ni içten
yıkmak üzere görevlendirilmişlerdir. Bunların Anadolu’daki merkezlerinden bir
tanesi de Develi’dir. Bunun sebebi Develi’nin hem Doğu Anadolu’ya hem de Güney
Anadolu’ya yakın bir merkez olmasıdır. Ermeni ihtilal komitelerinden Hınçak ve
Taşnak cemiyetleri, ileride Türklerle yapılacak çarpışmalarda kullanmak üzere
büyük ihtiyaç duydukları bombaların üretimini Develi’de yapmayı uygun
görmüşlerdir.
Birkaç yıllığına Develi Ermenilerinden Amerika’ya
bomba tahsiline gönderilen Kevork Elekçıyan, 1913 yılında Everek’e dönmüştür.
Everek’te Kevork’un evinde bulunan imalathanede bomba üretimi esnasında
Kevork’un yaptığı bir bomba elinde patlamış, bu hadisenin Kayseri’de
duyulmasından sonra Ermeni evlerinde arama yapılmış ve birçok bomba ve bomba
yapımında kullanılan teçhizat ele geçirilmiştir. Fakat Ermeniler böyle bir
aramayı önceden tahmin ettikleri için birçok bombayı evlerinin gizli
bölmelerine saklamayı başarmışlardır. Ermeniler Fransızlarla ortak hareket
ediyorlardı. Fransız işgal kuvvetlerinin Develi’nin 20 km. kadar yakınına
gelerek Zamantı suyunu sınır olarak ilan etmeleri Atatürk’ün dikkatini
çekmişti. M. Kemal Paşa, Kılıç Ali Bey’i bu lüzum üzerine Develi’ye, Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyet¬-i Heyeti Temsilcisi olarak göndermiştir.
Develi’ye gelen Kılıç Ali Bey, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararları
anlatarak, Mustafa Kemal’in pek yakında bölgeye büyük bir askeri kuvvet
yollayacağını bildirmiş, halktan bu harekete destek vermesini istemiştir.
Develi Kaymakamı’nın yardımları ile Kılıç Ali Bey halkı Ermenilere karşı
teşkilatlandırmaya başlamıştır. Bu arada Ermeniler Haçın’de yedi Develiliyi
boğazlarını keserek katletmişlerdir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti daha fazla
beklemenin yaratacağı tehlike ve sakıncaları tahmin ederek Kilikya Kuva-i
Milliye Kumandanı Doğan Bey’i harekete geçirme kararını almıştır.
Gerekli asker ve silah toplandıktan sonra, Haçin’e
taarruz emri 6 Nisan 1920 de verildi. Kayseri İntikam Alayı’nın da bölgeye
gelmesi ile Haçın ele geçirildi. Haçın’de sağ kalan Ermeniler, Develi’ye
gönderilmişler ve bunların korunmasını bizzat Develi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
üstlenmiştir. Bu uygulamayla Türk milleti bir kez daha ne kadar aziz bir millet
olduğunu ispatlamıştır. Develi’de Ermeniler dışında Rum azınlıklar da yer
almaktaydı, fakat onlar Ermenilere karşı Türkleri desteklemişlerdir. Rumlar,
1920’de yapılan nüfus mübadeleleri ile Trakya Türkleriyle değiştirilerek
Develi’den ayrılmışlardır. Develi’de bulunan Ermeni azınlık ise Halep, Suriye
ve Şam’a gönderilmiştir.
Cumhuriyet Dönemi
1918 yılında imzalanan Mondros müzakeresi ile Osmanlı
imparatorluğunun sonunun geldiği açıkça belli oluyordu.
Bu antlaşma ile Türk milletinin bütün hakları elinden
alınıyor, Türk orduları dağıtılıyor,silah ve cephanelerine el konuyordu. Serv
anlaşmasıyla da Osmanlı imparatorluğu emperyalistlerce paylaşılmıştı. Adana,
Gaziantep ve Maraş yöresini işgal eden Fransızlar develiye çok yaklaşmışlardı.
Develinin düşmesi düşmana büyük bir hareket sahası
kazandıracak, işgal sahasını daha da genişleteceklerdi.Halk tedirgindi. 19
mayıs 1919 atılan kıvılcım yurdun her yanında olduğu gibi Develi’de de bir alev
olacaktı. İlk zamanlarda az olan mücadele taraftarları daha sonradan bir çığ
gibi büyüyecekti.
Kuvayı Milliye'nin Develi'de kurulması için Mustafa
kemal paşa 1919 da kılıç Ali beyi develiye gönderdi.Kılıç Ali, yapılan
toplantılarda, memleketin durumunun kötü olduğunu, heyeti temsiliyenin Sivas da
aldığı kararı okuyarak, halkın düşman istilasına karşı hemen teslim olmayarak,
silahlanıp düşmana karşı çıkmalarını, Mustafa Kemal paşanın buraya büyük bir
kuvvet göndereceğini anlattı.Kılıç Ali Develi’den ümitle ayrıldı.
Atatürk ün emriyle Güney bölgesinde Kuvayı Milliye
teşkilatını kurmak üzere Osman Tufan Bey ve Kemal doğan görevlendirildi.Develi
Kuvayı milliyecileri kendilerine birer takma ad bularak mücadele çalışmalarını
daha da artırdılar.Bu kuvayı milliyecileri arasında; belediye reisi kamberli
Osman efendi(Öz demir oğlu yaşar), Yedek subay traşzade Osman(coşkun Osman
bey), yedek subay veli çakı oğlu(civan bey), yedek subay hadi bey(Erdoğan bey),
yedek subay Niğdeli Enver bey(Abbas bey) takma adlarını alarak çalışmaya
başlamışlardı.
Haçın taarruzundan önce Kazan Oğlu Doğan Bey emrinde
bulunan milis kuvvetlerine müfreze komutları tespit etmişti.Çoğu develi’ li
olan Bu kumandanların başlıcalar; a) Yedek Subay Osman Coşkun Bey, b) Yedek
Subay Hadi Erdoğan Bey, c) Yedek Subay Enver Abbas Bey, d) Yedek Subay Yakup
Arıkan Bey, e) Yedek Subay Civan Bey, f) Yedek Subay Emin Develi Oğlu Bey, g)
Yedek Subay Ali Rıza Madazılıoğlu Bey, h) Yedek Subay Tahsin Aksu Bey, i) Yedek
Subay Ali Develi oğlu Bey, 16 Ekim !920 de Haçın düşmandan kurtarıldı. Taarruzdan
Şehit Düşen Yedek Subay Saim’ in ismi buraya verilerek “Saimbeyli” olarak
değiştirdi.
Develi'liler Kurtuluş Savaşı'nda haksızlığa tahammül
edemeyerek toprakları üzerinde düşman çizmesi altında inlememek için
kendilerine düşen görevleri başarı ile yerine getirmişlerdir.
Coğrafi Yapısı:
Develi İlçesi İçanadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak
bölümünde 38 –2 7 kuzey enlem, 33-17 doğu boylamında bulunmaktadır. Erciyes
Dağı’nın 6 km. güneyinde kurulmuştur. Bugünkü sınırları doğusunda Tomarza
İlçesi ve Adana İlinin Tufanbeyli İlçesi, güneyinde Yahyalı İlçesi ile Adana
İli’nin Saimbeyli ve Feke İlçeleri batısında Yeşilhisar ilçesi, kuzeybatısında
İncesu İlçesi yer alır.
İlçe, Tekir yaylası istikametinde Kayseri’ye 45 km.
İncesu istikametinde 86 km. uzaklıkta olup, Kayserinin en büyük ilçesidir.
Yüzölçümü 1887 km2 olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. En büyük
Dağı Kayserinin sembolü durumundaki Erciyes Dagı, Karasivri Dağı, Büyük Kartın
(Peri Kartın), Göktepe (Yeşil Tepe), Sümengen (Süvegen) ve Bakır Dağı’dır. En
önemli akarsuları Seyhan Nehrinin en büyük kolu olan Zamantı Irmağı, Develi Çayı
(Fenese Suyu), Elbiz ve Köşkpınarı’dır. En önemli gölleri Kurbağa gölü ile
Sultan Sazlığı’dır.
İlçede karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve
kurak kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Yağışlar daha çok ilkbahar ve
sonbahar mevsimlerinde görülür. İlkbahar ve Sonbahar mevsimlerinin sakin ve
açık günlerinde kırağı ve don olayı müşahede edilir. Bu olaylar tarımı olumsuz
etkiler. Ortalama yağış miktarı 366,6 mm.’dir.
İlçe topraklarında genellikle bozkır bitki örtüsü
hakimdir. Yüksek kesimlerde yer yer orman alanlarına rastlanılsa da bozkır ve
çalılıktır. İlçe’de meyveciliğe yönelik meyve bahçeleri gelişmiş.
Dağlar
Kayseri ile Develi arasında tabii bir sınır teşkil
etmektedir. Eski sönmüş volkanik bir dağdır. Kappodokya imparatorluğu zamanında
bir ara faal olan Erciyes, 1880 yılında sakin, 1880 den sonra bir müddet daha
püskürdüğü belirlenmektedir. Orta Anadolu’nun en büyük sönmüş volkanik dağı
olan Erciyes’in yüksekliği 3916 m ve kapladığı alan 1100 km² dir.
Erciyes dağı etrafında yaylalarda bulunur. Bu
yaylalarda yazın koyun ve sığır sürülerini otlatan ve rençber denilen
yaylacılara rastlanır. Yaylaların en önemlileri; Tekir (2150) Beleşme ve
Kartınardı yaylalarıdır.
Kara(Sivri) Dağı
Erciyes’in güney parçalarından biridir. Yüksekliği
2350 m dir.
Kel Dağı
Yine Erciyes’in güney parçalarından biri olup
Develi’nin önemli dağlarındandır.
Sümengen (Sövegen) Dağları
Bu dağları güney ve güney batı yamaçları Develi
sınırları içinde kalır.
Bakır Dağı
Develi’nin güney batısında Bakırdağı bucağındadır.
Yüksekliği 2462 m dir.
Develi Dağı
Develi’nin doğusundadır. Yüksekliği 2000 m dir. Bu
dağların yanı sıra irili ufaklı birçok tepelerde vardır. Söz konusu tepeler
çeşitli adlar alırlar. Bunlar arasında Develi’nin doğusunda Haç dağı (1300 m),
İlibe dağı(1250 m) Erciyesin güneyine doğru yükselen büyük ve küçük karnıyarık,
beşparmak, kartın sayılabilir.
Göller Ve Ovalar
Deve Gölü
Develi ile Yeşilhisar arasında Develi Ovası’nın
ortasındadır.(11). Büyük bir kısmı Develi hudutları içerisinde kalır. Yüz
ölçümü 32 bin hektardır. Çeşitli eserlerde bu göle «Kurbağa», «Deve» gölü
denildiği gibi halk arasında da «Cibik gölü», «yay gölü» olarak da bilinir.
Göl, Soysallı, Çayırözü, Yahyalı, Dündarlı gibi sularla beslenir. Çeşitli
kuşların rahatça yaşayabilmesine imkan veren göl, Türkiye’nin sayılı kuş
cennetlerinden birisidir.
Sultan Sazlığı
Develi Ovasında bulunan sazlık kurbağa gölünün
etrafını çevreler. 40 Bin hektarlık bir alanı kaplar. Karların erimesiyle
yağışların bol olduğu mevsimlerde sular ovayı kaplar. Bu sular ovada geniş
bataklıklar ve sazlıklar meydana getirir. Bunların hepsine birden SULTAN
SAZLIĞI denir. Tuz gölünden sonra İç Anadolu’nun en büyük bataklıklarından
birisidir. Sazlık yazın buharlaşmanın etkisi ile kuruduğu zaman geride
siyahımtrak renkte kurumuş toprak veya balçık bırakır. İlkbaharda beraber
suların etkisiyle sazlık yine gelişir, eski halini alır. Sazlık kurutulmak
suretiyle verimli bir toprak elde edileceği muhakkaktır. Aksi halde hiç bir işe
yaramayan bir arazi olarak kalacaktır.
Develi Ovası
İç Anadolu bölgesinde Erciyes Dağının Güney ve Güney
batısında yer alır. Yüz ölçümü 1000 km² den çoktur. Develi-Yeşilhisar kazaları
arasına uzanan ova, doğu-batı uzunluğu 35 km kuzey güney uzunluğu 30 km dir.
Yüksekliği 1100-1150 m dir. Develi ovası yukarı Kızılırmak bölgesinin en büyük
ovası olup Türkiye’nin de en büyük ovaları arasında yer alır. Bu geniş ovanın
doğu ve batı uçlarındaki yerleşme yerlerine göre Develi-Karahisar ovası olarak
adlandırılırken daha sonraları büyük yerleşim yeri olan Develi adıyla
adlandırılmaya başlandı.
Ova, tektonik bir çökük alanıdır. Bu alan ve ovayı
kuşatan dağ ve platolar arasında Pilyosen ve Kuaterner başında yeni kırılmalar
bunun neticesinde çökmeler olmuştur. Çöküntüden sonra meydana gelen çanakta
uzak ve yakın çevrelerdeki yüksekliklerden (Erciyes ve Toros dağları) inen
akarsuların bilhassa sellerin taşıdığı kum, kir, çakıl gibi maddeler yığılmaya
başlamış bu olay zamanımıza kadar da devam etmiştir. Bu alüvyon
birikintilerinin kalındığı bazı yerlerde 20-30 m yi bulur. Bu birikintiler
ovayı çevreleyen bazı tepelerde rastlanmaz. Tepeler dışında ova düzlükleri
kapalıdır.
Develi Ovası etrafındaki tepelerden ortalarına doğru
gelindiğinde yayvan bir çukurluk halini alır. Bu çanakta etrafındaki dağlar ve
tepelerden inen akarsular karların erimesiyle ovaya inen taşkınlıklardan
sazlıklar bataklıklar ve gölcükler meydana gelir. Sultan Sazlığı, Kurbağa,
Deve, Yay gölleri ovadadır. Develi Ovası tektonik olayların olduğu morfolojik
şartların biçimlendirdiği kapalı tekne şeklinde alüvyal bir ovadır. Oldukça çok
yağış alır. Ovaya bir çok akarsuların akması kenarından birçok gür kaynakların
sularını ovaya akıtması karların erimesi ile taşkınlıkların olması ovanın
higrografik şartlarının elverişli bir hale getirmiştir.
Ovanın kenarında tarla ve bahçe tarımı yapılmaktadır.
Uzun yayla da Kayseri ve çevresine geçen davarcılar eylül-nisan aylarında
sürülerini ovada barındırırlar. Ayrıca Develi ve Kayseri’de yapılan pastırma ve
sucuk için yetiştirilen sığır ve koyun sürüleri temmuz-ekim aylarında Develi
Ovasında beslenir .
Bitki Örtüsü Ve Akarsular
Develi’nin kendisine has bir bitki örtüsü vardır. Su
ve dere kenarlarında söğüt ve kavak ağaçları diğer yerlerde kurak ot
toplulukları ve çalılıklara rastlanır.
Dağlarda yabani armut meşe kavaklar bol miktarda
bulunur. İlçe ve köy çevrelerinde bağ ve bahçeler önemli yer tutar. Ormanlara
Develi’nin çevresinde rastlanmaz. Ünlü coğrafyacı Starabon, Erciyes ve
eteklerinin ormanlarla kaplı olduğunu söylemektedir. Yine bazı eserlerde
Erciyes’in 2000 m kadar ormanlık 1800-2000m deki yüksekliklerde de bağ ve
bahçelerle kaplı olduğunu görmekteyiz.
Ormanlardan hem tomruk ihtihsali yapılmakta Kayseri
tomruk ihtihsalinin büyük bir kısmını teşkil eder, hem de bölge halkının yakacak
ihtiyacını karşılar.
Zamantı Irmağı
Develi’nin içinden geçen akarsuların başında gelir.
Zamantı ırmağı, Pınarbaşı kazasına bağlı Viranşehir nahiyesinin şerefiye
köyünden doğar. Viranşehir, Uyuzpınar, Tahtaköprü, Kaynar, Altıkesek,
Halitbeyviran, Karaboğaz, Kılıçmehmet, aşağıpotuklu, Emmigil, Bahçecik,
Kızılhan, Cebeharmusun, Avşarsöğütlü, Taşlak, Kavlak, Melikviran, Taşhan,
Akmezar, Keprin, Büyük ve küçük Süvegenler, Çulha köylerinden sonra Develi
kazasının sınırları içinde akmaya başlar.
Develi Çayı(Fenese Suyu)
Develi’nin doğusunda yaz kış akan bir sudur. Çay ili
ve tepesindeki ve fenese taraflarındaki kaynak sulardan beslenir. İlçenin bağ
ve bahçelerinin sulanmasında kullanılır.
Elbiz ve Köşkpınar
Develi’nin 1 km kadar batısından akar. Her iki
kaynağın suları birleşerek içme, bağ ve bahçe sulamasında kullanılır. Bunların
dışında Develi’nin batısında karların erimesiyle akan yazın ise tamamen kuruyan
bir dere vardır.
Yeraltı Suları
Develi ile Yeşilhisar arasındaki havza yer altı suyu bakımından
oldukça önemlidir. Bu havza Erciyes dağının güneyinden Yeşilhisar’ın batısı,
Develi’nin doğusunu teşkil eder. Bu nedenle havzanın 1966 yılında projesi
yapılmış 1967’de de Sindelhöyük köyünde açılan sondaj kuyularından 40 –60 m³/sn
su çıkmıştır. Elde edilen sular halkın istifadesine sunulmuştur. Bunu takiben
açılan kuyularda da bol su edilmektedir.
İdari Yapı:
İlçe mülki sınırları içerisinde biri merkez olmak
üzere 4 kasaba belediyesi, 45 köy ile 5 köye bağlı 7 mezra bulunmaktadır. 25’i
ilçe merkezinde 11’i kasabalarda olmak üzere toplam 36 mahalle vardır.
2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre merkez nüfusu
35.084, köylerin nüfusu 35.809 olup, toplam nüfus 70.893’tür. Yıllık nüfus
artış hızı şehir merkezinde binde 6.24, köylerde ise -10.72 olup, toplamda ise
–2.69 nüfus azalması görülmektedir.
Belde Ve Köyler
*Gazi Kasabası
*Sindelhöyük Kasabası
*Zile Kasabası
*Şıhlı Kasabası
*******
*Ayvazhacı
*Alaylı (Mezra)
*Avlağa (Mezra)
*Ayşepınar
*Beşkardeş (Mezra)
*Büyük Künye
*Cambaz (Mezra)
*Çadıryeri
*Çataloluk
*Çayırözü
*Çaylıca
*Çomaklı
*Çöten
*Çukuryurt
*Derebaşı
*Dereşimli
*Epçe
*Eşelik
*Gömedi
*Gümüşören
*Havadan
*Hoşça
*Hüseyinli
*İncesu
*Kabaklı
*Kale
*Karacaviran
*Karapınar (Mezra)
*Kılıçkaya
*Kızık
*Kozluca
*Köseler
*Kulpak
*Küçükkünye
*Menengi (Mezra)
*Millidere
*Oluk (Mezra)
*Öksüt
*Saraycık
*Sarıca
*Sarıkaya
*Satı
*Soysallı
*Şahmelik
*Taşçı
*Tombak
*Yağdı (Mezra)
*Yaylacık
*Yazıbaşı
*Yenice
Ulaşım Bilgisi:
Kayseri merkeze 40 km uzaklıkta olan ilçeye ulaşım
belediye kooperatif araçları ile sağlanmaktadır. Araçlar eski Talas
Durağı karşısı, Seyit Burhanettin Mezarlığı yanından hareket ederek Erciyes
Dağı üzerinden geçerek şehir merkezine ulaşır. Kışın yollar kar nedeniyle
kapandığında Kayseri -Niğde yolu üzerinden ulaşım sağlanır. Bağlı beldeler ve
köylerle olan ulaşım da her belediye ve köylerin araçları ile sağlanmaktadır.
Ekonomik Yapı:
Yeraltı Zenginlikleri
İlçede bol miktarda çinko, kurşun, pomza (bimis) maden
yatakları mevcuttur. Pomza rezervi özel firmalar tarafından işletilmektedir.
Sanayi Ve Ticaret
İlçe ekonomisine büyük canlılık katan en büyük sanayi
kuruluşu Saray Halı A.Ş. 1972 yılında kurulmuş, 1975 yılında ilk üretimini
gerçekleştirmiştir.
Saray Halı Fabrikası, 500.000 metrekare açık alan
üzerinde kurulu 100.000 metrekare kapalı alana sahip entegre bir tesis, yıkama,
boyama, iplik dokuma, apre-konfeksiyon kalite-kontrol üniteleri ve teknik
destek birimlerinden oluşmaktadır.
Sektörünün en modern fabrikasıdır. Klasik, vizyon,
sembol, serenat, armoni, firuze, season ve karving markaları ve değişik
özelliklerde binlerce desen ve renk tasarımıyla kalite,estetik,artarak ulusal
ve uluslar arası pazarlarda en başarılı kuruluş içerisindedir.
2003 yılı Ekim ayı içerisinde başlatılan saray
işletmesinde 20 milyon dolarlık modernizasyon ve kapasite artırımı yatırımları
tamamlandığında, işletmede %50 büyüme sağlanacaktır. Üretimin yaklaşık %40’ı
ihraç edilmektedir. İhracat dünyanın 6 kıtasından 40’a yakın ülkeye
yapılmakta,Ülke ekonomisine de önemli döviz girdisi sağlamaktadır.
Fabrika;1997 yılında TS-EN-ISO 9002 uluslar arası
Kalite sistem belgesine sahiptir.
Saray Halı süt sığırcılığı damızlık düve yetiştirme ve
besi işletmeleri tesisleri 1998 yılında kurulmuş, Türkiye’nin en büyük ve en
modern tarım işletmeleri durumundadır. Süt besiciliği işletmesinde 2500'ü
geçkin büyükbaş hayvan bulunmaktadır.
Tesislerde günlük ortalama 21.000 litre süt elde
edilmekte, Ülker, Dimes ve Pınar gibi şirketlere pazarlanmaktadır. 800 dekar
arazi üzerinde kendi yemini yetiştirmektedir. Günlük 70 ton yem
tüketilmektedir. 13 adet yem siloları bulunmaktadır.
İlçede faaliyetini sürdüren diğer bir sanayi kuruluşu
olan Gazi Keçe San. Ve Tic. A.Ş. 1979 yılında kurulmuştur. Bu fabrikamız
Dünyada faaliyet gösteren 6 fabrikadan bir tanesidir.
1999 yılında 13.Avrupa kalite ödülünü almış olan bir
kuruluştur. Türkiye’de tek keçe imalatçısı olan bu kuruluşumuzda polisaj
(parlatma keçeleri), Disk, filtre keçeleri, rulo, plaka ve kütük
keçeleri,ortopedik keçeler,filtre sanayi için süzücü keçeler,döşeme,ses ve ısı
izolasyonu keçeleri, bant, silindirik, fitil, disk,rulo ve plaka keçeler,mermer
sanayinde kullanılan silme ve parlatıcı keçeler üretilmektedir.
Keçeli kalemden uçak sanayinde ses geçirmemezlik
keçelerine kadar geniş sahada kullanılmaktadır. Silah sanayinde yaygın
kullanılmaktadır. İran, Almanya ve Yugoslavya’ya ihracat yapmaktadır. Yıllık
üretim kapasitesi 150 tondur.
Ayrıca 1997 yılında 3.000 m kapalı alanda FULLYAT adı
altında yatak, yorgan, uyku tulumları, çocuk yorganı, nevresim takımları,
yastık, kırlent ve yer minderleri,kanepe örtüleri,alez yatak koruyucuları olmak
üzere ev tekstil ürünleri imal edilmektedir. İç piyasalarda tüketilmekte
Almanya ve Fransa’ya ihraç edilmektedir. Hammaddesi olan silikonlu elyaf Kore
ve Tayvan’dan ithal edilmektedir. Ev tekstili kapasitesi her ürün çeşidi için
aylık 30.000 adettir.
Diğer bir sanayi kuruluşlarından Asil Deri A.Ş. 70 dönüm
arazi üzerinde 12.000 metrekare kapalı alanda ham yaş, büyük baş hayvan derisi
işlemektedir. Üretim kapasitesi vidala deri 513.000 m2/yıl,kösele 150 ton/yıl,
çanta 90 adetlyı 187.500 Adetlyıl,cüzdan 114.000 Adet/yıl, Deriler iç piyasadan
ve yurt dışından temin edilmektedir. Derinin her çeşidi üretilmektedir. İç
piyasa ve uzak doğu ülkelerine satılmaktadır.
Bunların dışında Un Fabrikası ve 1996 yılı içerisinde
faaliyete geçen tekstil üzerine Dev-Teks, Gözde Çorap A.Ş., Beyza Tekstil,
Tarım makineleri üzerine imalat yapan Uğurlu Tarım Makineleri Sanayii Tic.
Şrt., Özkılıç Tarım Makineleri Sanayi Tic. Şrt. adı altında sanayi
kuruluşlarımız da bulunmaktadır. Bunlar küçük ve orta ölçekli
kuruluşlarımızdır. Ayrıca halkımızın tamir, bakım, onarım ihtiyaçlarını
karşılayacak küçük çapta sanayi bölgesi bulunmaktadır.
Eğitim Ve Öğretim:
Develi İlçesi 1870’li yıllardan beri ilçe olan 134
yıllık geçmişe sahip Kayseri İlinin merkez ilçeleri dışında nüfus yoğunluğu,
sanayisi, ticareti ve kültürel varlıkları ile en büyük ve gelişmiş ilçesidir.
Temel eğitime Cumhuriyetin ilanından hemen sonra
başlanmış 1930 yılında ilk olarak Ortaokul açılmış, 1957 yılında Develi Lisesi
açılarak Ortaokulla birlikte aynı binada 1968 yılına kadar eğitim-öğretime
devam etmiştir. 1968 yılında Ortaokul ayrılarak Merkez Ortaokulu adını
almıştır. Bu tarihten sonra eğitim öğretim kasaba ve köylerde de
yaygınlaşmıştır.
Lise binası tarihi bir bina olup kültür varlıkları
arasında korunması gereken yapıtlardan birisidir.
İlçe genelinde okuma-yazma oranı % 97
civarındadır.
İlçe de 2009-2010 Öğretim Yılı itibarıyla:
Merkezde:
20 İlköğretim okulu (2'si PİO, diğeri İşitme
Engelliler İÖO)
9 Orta öğretim Okulu
1 Halk Eğitimi Merkezi
1 Mesleki Eğitim Merkezi bulunmaktadır.
Köylerde :
48 adet İlköğretim okulu bulunmaktadır.
İlçemizde öğretim yılı başında eğitim kurumları
kapasiteleri dikkate alınarak öğrenci kayıtlarının sağlıklı bir şekilde
yapılması ve sistemin dışında öğrenci bırakılmaması için planlama yapılmış ve
uygulanmıştır. İlçemizde Okuma yazma oranı %99'dur.
Sosyal Yapı:
İlçe genelinde okuma-yazma oranı % 97 civarındadır.
Sosyo-Kültürel yapılar olarak; bir kapalı spor salonu ile ilçe stadyumu
bulunmaktadır. İşyerleri şehrin merkezi kısımlarında genellikle işhanı ve
çarşılarda toplandığı görülür. İlçe’de 1.amatör kümede mücadele eden 2, ikinci
amatör kümede mücadele eden 2 futbol takımı ilçeyi temsil etmektedir. Kültürel
değerlerin en önemlisi her yıl yapılmakta olan geleneksel Aşık Seyrani Kültür
ve Sanat Festivalidir.
İlçede Konutlar genelde yığma, kargır ve betonarme
olup, son yıllarda betonarme yapıların sayısı hızla artmaktadır. Yapı
kooperatifçiliği ile toplu yaşama geçiş süreci hızlanmıştır.Halk geleneklerine
sıkı sıkıya bağlıdır. İlçe genelinde giyim kuşam çağdaş görünüm arz eder.
Yerleşim yerleri genel olarak toplu halde olup, kış, yaz rahatlıkla ulaşım
sağlanmaktadır.
İlçe genelinde okuma-yazma oranı % 97 civarındadır.
Sosyo-kültürel yapılar olarak; bir kapalı spor salonu ile ilçe stadyumu
bulunmaktadır. İşyerleri şehrin merkezi kısımlarında genellikle iş hanı ve
çarşılarda toplandığı görülür. İlçe’de 1.amatör kümede mücadele eden 2, ikinci
amatör kümede mücadele eden 2 futbol takımı ilçeyi temsil etmektedir. Kültürel
değerlerin en önemlisi her yıl yapılmakta olan geleneksel Aşık Seyrani Kültür
ve Sanat Festivalidir.
(Kayseri Valiliği ve Develi Kaymakamlığı Sitelerinden Alınmıştır)