28 Eylül 2021 Salı

MELEK MOSSO (DAVARCI)

Rasim ve Hatice Davarcı’nın çocukları olarak 11 Kasım 1988’de dünyaya geldi. Annesi Kayseri Sarız İlçesi Karapınar köyünden, babası da Tomarza Arslantaş köyünden olan Melek Davarcı Avşar kökenlidir.  Mert Can ile birlikte YouTube’a yüklediği videoların daha üst sıralara çıkabilmesi için Mosso soyadını kullanmış ve bu soyadını sahne adı olarak ta devam ettirmiş ve bu adla tanınmıştır (Mosso İtalyanca gittikçe hızlanan anlamında bir müzik terimi). Çok küçük yaşlarda müzik hayatına atıldı. Ailesinin Denizli Pamukkale ilçesine yerleşmesi nedeniyle,  dokuz yaşında iken Denizli Belediye Konservatuarı’nda bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri almaya başlayarak Müziğe olan tutkusunu daha da artırdı. Sonraki yıllarda Güzel Sanatlar Lisesinde Müzik eğitimine devam etti. Lise döneminde yan flüt çalmaya başlayarak bu alandaki becerisini artırdı. 

Müziğe olan tutkusu ile yükseköğretimini Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde tamamladı. Eğitimi sürecinde korist ve solistlik yaptı. Eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşmeye karar verdi. Kadıköy - Beşiktaş vapur hattında müzik yaparak tanınırlığını arttırdı. Müzik Öğretmenliği yapan Mosso,  piyano, yan flüt, solfej ve armoni dersleri vererek, müzik eğitimi almak isteyen öğrencilerini konservatuvar sınavlarına hazırladı. Kendisi gibi müzisyen arkadaşları ile kurduğu Zbam The Band isimli grubu ile swing ve caz konseptli müzik yaparak çeşitli sahnelerde performans gösterdi. 

Grundig firmanın düzenlediği şarkı yarışmasına katılarak jüri özel ödülü aldı. Ödül olarak Aküstikhane stüdyolarında kayıt yaptırma şansını yakaladı. Acun Ilıcalı’nın yapımcısı olduğu “O Ses Türkiye” yarışmasına katılarak tanınırlığını biraz daha artırmayı başardı. Özellikle Yıldız Tilbe’nin şarkılarını yeniden yorumlayarak büyük başarılar elde etti. “Vursalar Ölemem” adlı parça ile YouTube’da milyonlarca kez izlenerek fenomen haline geldi. Show Tv’de yayınlanan “Çukur” dizisinde “Hiç Işık Yok” adlı parçada No.1’e eşlik etti ve 150 milyona yakın izlenme sayısına ulaştı. 2018 yılında söz ve müziğini kendisinin yaptığı "Kedi" isimli singel parçasını yayınlayarak kedilere olan tutkusunu ön plana çıkarmış ve uzun süre radyoların çalma listelerinde yer almıştır.

Aysel Gürel’den çok etkilendiğini belirten sanatçı daha çok caz türünde eserler ortaya koymuştur. Aşağıdaki parçalar ile kariyer yapmıştır.

Kedi (2018)

Gölgen Yeter (2018)

Keklik Gibi (2019)

Vursalar Ölemem (2019)

Sarıla Sarıla (2019)

Gönül Gözü (2020)

Unutan Kazanır (2020)

Cumartesi Türküsü (2020)

Yalan (ft. Aras) (2020)

Kurtuldun Dediler (2020)

Kızgınım (2021)

Ağlarsam (2021)

Sonrası Kalır (2021)

Gel Desem de Gelme (Aras İle) (2021)

Zülüf (Haluk Levent İle) (2021)

Parayla Saadet Olmaz (2021)

Melek Davarcı'nın birde 2020 yılında çıkardığı Melek Mosso adında bir adet EP'si bulunmaktadır.

Hasan YÜKSEL






13 Temmuz 2021 Salı

GERGEME (KERKEME) PANAGİA (İPERAYİA) TEOTOKOS MANASTIRI

1898 yılında Anatoli Gazetesinin Sabık Müdür ve Muharriri Ioannıs Kalfoğlus’ un kaleme aldığı Karamanlıca “Zincidere Karyesinde Bulunan Ioannıs Prodromos Monastırı Yahud Monı Flavıanon” adlı eserinde, Gergeme’de bugün yıkılmış halde bulunan kilise ve manastır, Sarımsaklı, Gergeme ve ahalisi hakkında oldukça detaylı bir bilgi yer almaktadır.   Ayrıca daha öce Almanak 38 Kayseri sayfalarında bahsettiğimiz deri üzerine yazılmış  ve bir parçası Bünyan’dan Rusya’ya gönderilmiş olan, ele geçirmek için ABD’nin, İngiltere’nin ve Rusya’nın peşine düştüğü İncil’den bahsedilmektedir.  Burada bahsedilen kilise ve manastırın bugün Gergeme’nin hemen yakınında sadece temeli kalmış olan kilise olduğu malumdur.  Yine bu dönemde bu manastırın çevre köylerden ve Kayseri’den  oldukça fazla sayıda ziyaretçi tarafından ziyaret edildiği anlatılmaktadır.  Ayrıca Gergeme civarında manastırın ihtiyaçlarını karşılayan ve manastıra ait birçok mülk ve mal ile ilgili bilgi verilmektedir. Manastır 1955 yılında tamamen yıkılmıştır. Kitapta bahsedilen yazının tamamı aşağıdadır.

ÜÇÜNCÜ BAB

Kerkeme Monastırı

Kayseri eperhiasının müteaddit karyeleri arasında, Taksiarhis (Yanartaş) civarında kâin bazı ufak köylerden biri de Kerkeme’dir. Burada Ortodoksos Hristiyanlarımız çok olmadığından zikri çok cereyan itmez. Agırnas ve Skopi’den birer saat mesafede bulunan iş bu Kerkeme’de 200 hane olup iş bu Ortodoksos ve mütebakisi İslam’dır. İşte bu karyede 15 dakika baid mesafede Panagia Teotokos’un bir monastırı vardır ki, hayli senelerden beri, umum civar mahalat Ortodoksoslarının  her daim itikate atfı nazar ettikleri ziyaretgâhdır. Çünkü civar karyeler Taksiarh, Gesi, Vekse, Skopi, Sarımsaklı, Çukur ve Rumkavakahalisinden mâdâ 6 saat baid Kayseri beldesinden ve daha sair mahalatdan ziyaretçiler eksiksizdir.   

Monastırın eski ve mucizatlı olduğuna şüphe yoktur. Tarihi tesisini iyice mütalâa edemedik ise de, şifahen alabildiğimiz malûmata nazaran 1827’ ye kadar küçücük heyetde güzelce bir monastır olup, Kayseri ve civarında  o sene vuku bulan müthiş zelzelede harap olmuş ve 5 sene harap halde kaldıktan sonra Kerkeme  ve 15 dakika kadar uzakta bulunan Sarımsaklı karyesi Ortodoksları itikadi mezhebiyeden tahrik olunarak inşası için cemine mübaşeret ederler. Ve 1833’ de Sarımsaklı Demircioğlu H. Pali Kalfa inşaata nazaret ettiği halde inşa olunmuştur.

İnşa olunan ekklesia ve civar müştemilatı50 bin arşınlık mahal dahilindedir ki, bu arsa 6 arşın yüksekliğinde kalın duvar ile muhacir ve bu duvarı 1845’ den sonra igümenosluk eden İgümenos  Afşar Köylü (Faraşalı) H. Damaskinos inşa ettirmiştir. 1833’den 1845’e kadar kimini gümenosluk ettiğini bilemiyoruz, fakat o tarihte ayin olunan Mûma İleyh için rivayet olunuyor ki, Kayseri’de efimeriosluk ettiği esnada biricik oğlu ile zevcesivefat etmiş olmakla, artık dünya gailesinden kurtulmak için Agion Oras’a  azimet ve bir monastıra kayd olup, bir müddet monahoslukta devam eder. Fakat Kayseri’deki validesini görmek arzu ettiğinden, avdet eder ise de tekrar Agion Oros’a avdetine validesi razı olmadığından, Tavlusunlu Mubaycioğlu Fotios Ağa Mûma İleyhi iskât edip, igümenosluğu kabul ettirir ve 1845’ te oraya gelir. Hakikaten igümenosluğunda monastırın teşerrüfüne çalışmış ve zikr olunduğu gibi duvarı inşa ettirdikten sonra ekklesianın üzerine kiremit biçimde mahsus ince sal tabir olunur taşlar işlettirip vaz ettirir. Bağçelerini şeneltir, tarlalarda ziraate devam eder, gelen ziyaretçilerin her suretle memnun kalmasına gayret eder ve igümenosluk ettiği 40 sene zarfında iyi eserler ve nam bırakmıştır. Her nasıl ise 1881 senesinde artık igümenosluğu  bırakıp gitmeyi ister ve ahalinin rıza ve iltimaslarına kulak asmayıp, monastırın çiftlğinden bir at alıp savuşur ise de  1 ½  mesafede olan Vekse’ ye vardığında rakip olduğu attan düşüp sakatlanmış ve kalkıp bir mahali gitmeye mecali olmadığı takdirde bir İslam tarafından tanınıp  defaten monastıra getirilip ve artık devamlıca kalıp nihayet 1885’de vefat etmiş ve Kayseri Mitropoliti hürmetli Ioannis Efendi Hazretleri cenaze alayında hazır bulunduğu halde ekklesianın kapısı haricinde defn olunmuştur. 

İgümenos Papa Mihail . H. Damaskinos’un vefatına müteakip Talaslı Papa Mihail isminde bir papaz tayin olunur. İki sene kadar igümenosluk ettiği esnada bizi mugayirsiz harekette bulunduğundan ahalinin hiddetini celp etmiş ve ahiren sıfatı ruhanisine yakışmaz bazı muamelatda görüldüğünden, tart olunur ise de, monastırın vergi ve öşürden muafiyetini mübeyyin mahfuz bulunan bir kıta fermanı aliyi olduğundan alıp İzmir’e  kaçar ve orada monastır namına iane toplamakta olduğu işitilmekle Sarımsaklılar tarafından takip olunup yakayı ele vereceği anda Stampol’a firar eder ise de, orada nihayet der dest ve yedindeki ferman müsadere olunmuştur.    

İgümenosluk Papa Teofilos , Papa Mihail’in tartından sonra Mitropolit Ioannis Efendi tarafından Agios Georgios Hudura Monastırı rahiplerinden Papa Teofilos isminde bir papaz tayin olundu. Mûma İleyh 1886 senesinde Zincidere’deki Ioannis Prodromos Monastırı’nda igümenosluk eden Papa Ioannıs’in biraderi olup, Trebzon vilayetinde Gümüş Hane sancağındandır. Gayet salih’ul kalbi dindar fazil bir zatolup umumun muhabbetini celp etmiş ve el yevm igümenosluk etmektedir.

Ekklesianın boyu 20 eni 12 ve yüksekliği kubbesi ile beraber 20 arşındır. Küçükçe olan bu ekklesia gayet şirin ve nazarrûba olmakla beraber içerisine girildikçe insana ayrıca bir itikadı mezhebi bahş eder.

Monastırın 2 bağçesi, 30 kadar tarlası, 1 mezarlığı, ve garp cihetinde 8 misafir odası, 1 havuzu, 1 su kuyusu, harmanlık, samanlık ve ahırları vardır ki onlarda bazen inek, koyun ve keçi ve at gibi hayvanları bulunur.  İrad getirir başka hiçbir malı ve saire yoktur. Ekklesianın nartiksi içinde sol tarafta bir de küçük oda bulunup, igümenosun ikametine mahsusdur. Odaların yanın da bir de mektep vardır ki, Kerkeme  karyesi çocuklarından fakirleri monastırda hidmet ederek tahsili ilim ederler. 

Ekklesianın kapısının önünde 4 söğüt ağacı dikilmiş olup gövdelerinden yukarısı kırmızıdır ve güneş tulu ettiğinde ayrı ayrı renkler alırlar. Bağçelerin içerisinden oldukça ehemmiyetli sular alıp ekklesianın kapısı önünden geçer ve monastırdan harice çıkar. Monastırın iki kapısı vardır, biri cenup cihetinde, bu ki büyüktür diğeri de şark cihetinde şimal tarafında 15 metre düz mahalden sonra 100 metre derinliğinde uçurum bir mahal vardır ki, orası bir dereye  müntehi olup, içinden Sarımsaklı suyu geçer, mezkür ırmak oldukça kuvvetli suyu havi olduğundan 3 değirmen döndürebilir imiş, hatta monastır bağçelerinden gelen su dahil yarım saat kadar ilerledikten sonra Mersin Köprüsü tarif olunan geçit civarında ırmağa karışır. Ayrı kampanarionu olmayıp 35 kile ağırlığında bir kampana söğüt ağaçlarının birinde asılıdır.

El Yazması İncil Yaprağı

Monastırın usulü idaresine gelince igümenoslukdan  mâdâ Sarımsaklı ve karyelerinden birer zat epitroposluk vazifesini ifa ederler ve başka monastırlarda olduğu gibi, zaten çok irad ve umuru olmadığından suiistimal olamaz.

Vivliotiki ad olunacak şayana zikr kutbhanesi yoktur, ancak şurasını zikr edelim ki 1895 senesinde Sarımsaklılar tarafından Rusya Hükumetine ihda olunan deri üzerinde yazılı evangelion bu monastırın kutbhanesinden çıkmıştır. Bunu ‘ikdam’ nam Osmanlı gazetesinde Londra’nın  Dayli Niyuz (İmerisia Nia) gazetesinden naklen yazmış ve çoklarının  rivayeti bunu tasdik ediyor.   Mezkûr evangelionun Sarımsaklı’ da bulunduğu, ne gibi olduğu ve ne suretle Rusya hükumetine ihda olduğuna dair maharetli Anastasios m: Levidis Efendi tarafından 1896 Mart 2 tarihli Anatoli gazetesinin 5 bin 240 numaralı nüshasında yazılan fıkrayı derç ederiz. 



Mezkûr evangelion en atik tirşe üzerine el yazısı ile bulunan evangelionlardan birisidir. Akdemce başka bir mahalde bir çoban tarafından küp deruninde bulunarak, Papa Manuil namında bir papaza verilmiş o dahi Sarımsaklı’ya geldiğinde ve beraberinde getirip, ekklesia vermiş. Bulunduğu zaman nemlaklıkdan hemen yarısı telef olmuş imiş, kusur dağınık yapraklar da kayıp olmasın diye bağlatılmış. Lakin bağlayan adem okuyamadığından hiçbir sıra tutulmamış ve her bir yaprak bir yere bağlanmış. 1845 senesinde şimdiki Agios Aykuras ȋfaziletli Gerasimos Efendi hazretleri ol vakit merhum Kayseri Mitropoliti Paisios Efendi’nin arhidiaknosu olup, devre çıktığında Sarımsaklı’ya varıp, iş  bu şerif evangelionu gördükde bu bir antikadı, gelip giden bunun yaprağından almasın diye üzerine sahife numarası vaz edip başına da hattı yedi ile bir işaret etmiş. Mezkûr aziz evangelionun tarihi yok ise de, Hristiyanlığın ilk devirlerinde yazıldığına büyük emarelerimiz vardır. Birincisi. Kuderisinin ziyade zarif ve berrak olması şöyle ki, sahifenin bir tarafının yazısı öbür suretinde şavkda okunabilmesi. İkincisi kelimelerin arasında hiçbir mesafe bırakılmayarak muttasıfan kefalika yazılar ile yazılması. Üçüncüsü. Hurufatın Sina monastırında bulunup, Rusya’ ya Tişşendorf vasıtası ile götürülen zi nimet hyerografının (el yazısının) hurafatına ziyade müşabih olması (Bu nüshayı daha önce Bünyan sayfasında yayınlamıştım). Dördüncü. Tonos pnevma, stigmi ve gayrıların bulunmaması  ve daha sair emareler vardır ki en akal bin 500 senelik olduğuna iyice delildirler ve kıymeti bulunmaz bir eser demeye şayestedir. Akdemce çok defa İngilizler tarafından ve sairlerinden 600 lira verildi idi de verilmedi. Tiresi gayet nazik olduğu gibi, donuk güvezi yahud menekşe renginde boyalı ve hurufatı kâffesi gümüş hal ile yazılmış ve  nerede Allahu Azimüşanın ismişerifi ve İnsüs Hristos Efendimizin yahud Validedullahın ismi şerifleri zikr oluyor ise, onlar altın hek ile yazılmış olduğu gibi her bir sahifenin Şamil olduğu maddeyedair üzerlerindeki verilen malûmat ser levhasında altın hall ile yazılmıştır. 

İkdam’ın bu evangelieon için yazdığı ve verdiğimiz cevap şöyledir: 

“Kayseri civarında Zincidere karyesi kurbinde kain 1. Prodromos Monastırı’nın kutbhanesinde tırşe üzerinde 7’nci asrı miladȋ evvelinde muharrer bir İncil’in bulunduğu asarı atika meraklılarının malûmu olup, biri İngiliz diğeri Amerikalı iki antikacı Kayseri’ye doğru şitaban olmuşlar İse de, bunlardan evvel monastıra vasil olan Rusyalı bir profesör nüshai nadireyi mezkûreyi 25 bin frank muhabilinde satın almış (Anatoli 1896 Mart 28).

Diğer bir nüshada dahȋ mezkûr evangelionun Sarımsaklılar tarafından Rusya imparatoru Haşmetli Nikolaos Hazretlerine resmi tetevvücü münasebeti ile ihda olunduğunu yazmış ise de, malûmatı hususimize göre, mezkûr evangelion müddeti medȋde Sarımsaklı’da hıfz olunmakta iken (her ne kadar Agios Kayserias Ioannıs Efendi alıp Timios Prodromos Monastırı’na götürmek fikrine sahip olmuş ise de, muvaffak olamamış) ahiren belki Sarımsaklı’ya bir menfaat iras olur umudu ile bir yaprağı Derisaadet Rus sefarethanesine irsal edilmiş idi. Sefarethane evangelionun pek nimetli olduğunu anlayıp, Konyada’ki konsolosu M. Aleksandros Levitoski’ ye Kayseri’ye gidip mezkûr evangelionu almasını emr etmiş Mûma İleyh 1896 Şubat 12’ de Kayseri’ye gelip iki gün istirahatden sonra, Kayseri’den bazı zevat ile Sarımsaklı’ya azimetle karyenin Agios Nikolaos Akklesiasına getirdiği Agion Potirion ve Diskarigi hediye etmiş ve evangelionu mühürleyip yedine alarak, eğer bundan akdem sefarethaneye gönderilen yaprağa mutabık ise, bin lira sair verileceğini ve sair hediyeler verileceğini vad buyurmuşlardır. Evangelion bu suretle Rusya Iera Sinedosu’nun eline geçmiştir.       

KAYNAK:   KALFOĞLUS, Ioanis: Zincidere Karyesinde Bulunan Ioannıs Prodromos Monastırı Yahud Monı Flavıanon, 1898.  Çevirenler: Selma Kara, Zahit Cündübeyoğlu, Yasin Temizel, Konya Kasım 2019


17 Mayıs 2021 Pazartesi

İSMAİL HAKKI DURUSU VE BANDIRMA VAPURU

 


İSMAİL HAKKI DURUSU VE BANDIRMA VAPURU

                                                                                                     Derleme: Hasan YÜKSEL

İsmail Hakkı Bey, 1871 yılında Kayseri'nin Talas İlçesine bağlı Zincidere Beldesi’nde (Mahallesinde) Posluoğulları’ndan Hacı Ahmet Bin İbrahim Efendi ve Hatice hanımın evladı olarak doğdu. Zincidere İslam Mahallesi 23 nolu hane nüfusuna kayıtlıdır.  İlk ve orta öğrenimini Zincidere Şehir Yatılı Mektebi’nde tamamladı. Kaptan olan babasının izinden yürüyen İsmail Hakkı, 1891 yılında Yüksek öğrenimi için İstanbul Heybeliada Mekteb-i Fünun-u olan Bahriye-yi Şahane’ye (Denizcilik Okulu) bağlı Yatılı Leyli Tüccar Kaptan Mektebi’nden mezun oldu. 

İlk 24 Mart 1892 yılında stajyer kaptan olarak Kayseri vapuruna atandı. Daha Sonra sırasıyla Bahri Cedit (1892), Ali Saib Paşa (1893) ve Dolmabahçe (1892) gemilerinde üçüncü kaptanlık görevini yürüttü. 

İkinci Kaptanlığa terfi ettikten sonra Şeref (1897), Medine (1897), Mekke (1899), Selanik (1900), Kaplan (1900), Sakarya (1901), Bahri Cedir (1905), gemilerinde görev yaptı. 1905 yılında hastalanması nedeniyle ve bir süre denizlerden uzak kaldı. İyileştikten sonra, Sakarya (1907) ve Kaplan (1907) gemilerinde ikinci kaptanlık görevini yürüttü. 

Tüm bu görevleri sırasında yumuşak huyluluğu, efendiliği, dürüstlüğü ve mütevazılığı nedeniyle denizcilik camiasında “Efendi Kaptan” lakabıyla tanındı.

1 Nisan 1915 tarihinde Osmanlı Seyr-i Sefain’de (donanma) Doğan Vapuru Kaptanlığı’na atandı. Fakat kaptanlığına atandığı Doğan Vapuru fırtına nedeniyle Marmara Denizi'nde battı. Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından suçlu bulunarak açığa alındı. Yapılan soruşturma sonunda ihmali olmadığı anlaşılınca görevine geri döndü. Ve Ankara gemisine ikinci kaptan olarak atandı.

1 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuru Süvari Kaptanı oldu. Atatürk’ün ). Ordu Müfettişliğine atanıp belgelerinin hazırlanmasıyla Anadolu’ya Bandırma vapuru ile intikali söz konusu oldu. Bunun için Bandırma Vapuru kaptanı İsmail Hakkı Beye Mustafa Kemal Paşa ile Harbiye Dairesinde görüşmesi için haber gönderilir.  Fakat bu buluşmanın hemen öncesinde, Osmanlı Bankası Müdürü, Kızılay Cemiyeti İkinci Başkanı, Ermeni Asıllı Berç Keresteciyan (Sonradan Atatürk tarafından TÜRKER Soyadı verilmiştir.), Casusların cirit attığı o dönemde Mustafa Kemal’in avukatı Sadettin Ferit Bey’e giderek “Siz, Paşa Hazretleri’nin hem avukatı hem zannederim yakın dostusunuz. Paşa hazretlerinin bindiği vapur Boğaz dışında bir İngiliz torpidosu tarafından batırılacak. İkaz ediyorum. Lütfen Paşa Hazretleri’ne iletiniz.’’ diyerek önemli bir bilgi verdi.  

Hakkı Kaptan, 15 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın ricası üzerine Harbiye dairesine gider, akşamüzeri de Atatürk’ün Şişli’deki evinde buluşurlar. Paşa tarafından nazik bir şekilde karşılanan İsmail Hakkı Bey üzerinde bir harita bulunan bir masaya oturtulur. Paşa tarafından Bandırma Vapuru hakkında ayrıntılı bilgi istenir. 9. Ordu Müfettişliği’ne (Mirliva) atanan Mustafa Kemal’in ve kurmaylarının Bandırma vapuru ile Samsun’a nasıl bir seyahat yapılacağının ayrıntıları da dile getirilir. Kaptan geminin özelliklerini anlatır ve 41 yaşında olduğunu ifade ederek kısa bir hazırlık sürecinden sonra vapurun hazır hale getirileceğini beyan eder. Bu konuşma da düşmanın takip edebileceği ve saldıracağı ihtimalleri üzerinde de durularak, geminin mümkün olduğu kadar kıyıya yakın bir rota izlemesi ve saldırı anında hemen geminin en yakın kara parçasına çekilme planları üzerinde de durulur. Atatürk bu konuşmadan sonra, Hindistan ve Uzak Doğuya kadar seferler yapan, Karadeniz’e de birçok seferler yapmış olan İsmail Hakkı Kaptan’a güvenerek ona önemli bir görev yüklemiştir.  


16 Mayıs 1919 tarihinde Sirkeci’de Bandırma Vapuru işgalci İngiliz Yüksek Komiserliği askerleri tarafından akşam saatlerinde arandı ve sefer izni verildi. 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal Paşa öğleüzeri, Beşiktaş Vapur İskelesi’nden yanındaki heyet ile birlikte “Asker Yollama” nın bir motoruna binerek Kız Kulesi açıklarından Bandırma vapuruna bindi. Beraberinde yirmi civarında subay, asker ve sivil memur bulunmaktaydı. Toplam yolcu sayısı vapur mürettebatı ile birlikte 76 kişi idi. 

Geminin İstanbul’dan hareket etmesinden kısa bir süre sonra İngiliz işgal kuvvetleri Bandırma Vapurunun geri çevrilmesi yada batırılması için bir desroyer görevlendirirler. Fakat Bandırma Vapuru İngiliz kuvvetlerinin verdiği rotayı izlemez. Hava şartlarının da kötü olmasına rağmen Karadeniz'de fırtınalı havada yola devam etme kararı alınır. İsmail Hakkı Kaptan fırtınalı havaya rağmen İngiliz zırhlısının takibinden kurtulur. Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekileri, 17 Mayıs'ta İnebolu'ya getirir. 18 Mayıs'ta Sinop'a uğrar. Burada takipten kurtulmak için karadan gitmek için karar alınır fakat kara şartlarının daha zor olması nedeniyle vazgeçilir. Vapurla devam edilir, İsmail Hakkı Kaptan heyeti kıyı şeridini takiben 19 Mayıs 1919 sabahı saat 06:00 da Samsun'a getirir.

Vatan mücadelesinin kahramanlarından İsmail Hakkı Kaptan 10 Ağustos 1922 tarihinde yaş haddinden emekli oldu. Emekli olduktan sonra, Kasımpaşa’da ki Çiviçiler Mahallesinde meyve ağaçları ve çiçeklerle dolu bahçeli üç katlı ahşap evinde torunlarıyla vakit geçirirdi.

Bandırma Vapuru'nu üç gün boyunca sularla boğuşarak Samsuna getiren Kaptan İsmail Hakkı beyi Atatürk o tarihten sonra hiç unutmadı. Yıllar sonra İstanbul’a ilk gelişinde kendisini görmek istedi. 17 Temmuz 1927 tarihinde Dolmabahçe’de 800 kişinin katılımı ile düzenlenecek olan bir tören için kendisine bir davetiye göndermesine rağmen İsmail Hakkı Bey bu davete katılmadı.  Bunun tek nedeni ise ziyaretinin yanlış anlaşılacağıydı. “Hizmetime karşılık para beklentisi olduğum sanılabilir” diye düşündü. Zor şartlar altında yaşamasına rağmen böyle düşünmesinin nedeni, kendisiyle aynı yolculuğu yapmış olan Bandırma Vapuru’nun mürettebatından birinin aldığı emekli aylığı ile geçinemediğini belirterek Atatürk’ten Deniz Yolları’ndan aldığı aylığının 8 liradan 25 liraya çıkartılmasını istemesidir.  Böyle düşünerek mütevazılığını burada da göstermiştir. 

Atatürk, daha sonra tekrar geldiği İstanbul’da Bandırma Vapuru'nun kaptanını hiç unutmadı. İkinci kez yine çağırttı. Fakat İsmail Hakkı Kaptan hasta olması nedeniyle yine Atatürk’ü göremedi.

1934 yılında soyadı kanunun çıkmasıyla, “Durusu” soyadını aldı. Eşi Fatma hanımdan Safiye adında bir çocuğu olan İsmail Hakkı Durusu, Kızı Safiye Ulugöl’den, Lemi, Nejat ve Bilgin adında üç torun sahibi olmuştur. 

İsmail Hakkı Durusu, Atatürk ile yaptığı buluşmanın ve yolculuğun ayrıntılarını daha sonraki yıllarda Ulus Gazetesine 19 Mayıs 1937 de yaptığı röportajda şu şekilde anlatır.

"Hareketimizden bir gün önce Mustafa Kemal Paşa 15 Mayıs’ta beni Deniz İdaresinden, Harbiye’deki Dairesine çağırtmıştı. Sonra Ata’nın Şişli’deki evine kabul buyuruldum. Sureti hareketimize dair bir takım izahatte bulundular. Önderin verdiği bilgiler doğrultusunda, lazım gelen bilgileri verdim ve rotamızı çizdim. Ertesi gün de öğle üzeri hareket edileceğini ve geminin hazır bulundurulmasını emir buyurdular. Filhakika o gün zevalde gemiyi teşrif ettiler. Kontrol heyeti geldi. Hemen hareket edebileceğimizi söylediler. Atatürk gemiye kız kulesi açıklarında bindi. Zira, vapurumuz Sirkeci’de İngilizler tarafından sıkı kontrolden geçirildi. Boğaz'dan çıkarken müthiş bir fırtınanın icrayı hüküm etmekte olduğunu gördük. Ne kadar şiddetli fırtına olursa olsun, yolumuz devama karar vermiştik. Mahiyetindekiler, deniz tuttuğu için birer birer kameralara girip yattılar. Atatürk ise, kıç taraftaki köşkte bir köşeye dayanmış oturmakta idi. Metanet ve tefekkür içinde bulunuyordu. Son hızımız olan yedi mil ile Karadeniz'in biaman dalgaları arasında yuvarlana yuvarlana yolumuza devam ettik. Mustafa Kemal, Karadeniz’e açıldıktan sonra 'İtilaf Devletleri’nin zarar vermesinden uzak olmak için sahili takip eden rotada gidiniz, bir tehlike halinde gemiyi sahile oturtunuz' emrini verdi.17 Mayıs gece yarısı İnebolu’ya, 18 Mayıs öğle üzeri Sinop’a ulaştık. Bin bir türlü müşkülat içinde 19 Mayıs şafak vakti Samsun’a vardık. Paşa ve mahiyetindekiler iskeleye çıktı. Sonrası malum. Ancak, bazı yazılarda geminin pusulasız ve pareketesiz (vapurun hızını ölçen alet) olduğuna dair bilgiler doğru değildir. Karadeniz’e de ilk kez açılmadım. 1891 yılında stajiyer kaptan olarak 'Kayseri isimli vapurda, daha sonraları pek çok gemide, 1915’de 'Doğan' vapurunda son olarak da 1 Mayıs 1919’da Bandırma Vapurunun süvari kaptanlığına atandım.”

İsmail Hakkı Durusu, 1940 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve Feriköy mezarlığına gömülmüştür. Eşi Fatma Hanım 1947 yılında vefat ettikten sonra aynı mezarlığa gömülmüştür.   

19 Mayıs 1999 tarihinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri halen çalışmakta olan “Karşıyaka” vapuruna “İsmail Hakkı Durusu” adını verdi. Zincidere Beldesinde de her yıl 19 Mayıs törenlerinde Belediye başkanı Mustafa Aksu’nun gayretleri ile anıldı ve adına törenler düzenlendi. Zincidere Beldesi mahalleye dönüştürüldükten sonra ise anma ve törenler bitmiştir. 

BANDIRMA VAPURU 

1878 yılında İskoçya’nın Glaskow kentindeki H. Mc Intyre Paisley – Huston and Cardett Tersanesi’nde 21 sıra numarası ile, 47,97 m boyunda, 8,5 m eninde ve 8,5 m derinliğinde inşa edilmiştir. İki direkli bir bacalıdır. Demir uskurlu ve buharlı, 279 grosstonluk bu küçük yük ve yolcu vapurunu ilk sahibi Dussey and Raobinson şirketi beş yıl boyunca “Torocaderto” adı altında çalıştırdıktan sonra Yunanistan’da H.Psicha Preus Firmasına sattılar. Yunanlılar 1883 yılında satın aldıkları bu küçük vapuru Pire Limanına kayıt ederek Kymi adını verdiler. 1890 yılında bu firma vapuru başka bir Yunan firması olan Cap.Andereadis firmasına satmıştır. 

12 Aralık 1891 yılında kaza sonucu Marmara Denizi’nde Erdek açıklarında kayalıklara çarparak battı. Yüzdürüldükten sonra İstanbul’da, İstanbul Rama Derasimo adlı yabancı işletmeciye satıldı. Türk bayrağına geçen gemiye burada Panderma adı verilerek İstanbul Limanına bağlandı. 1910 yılında İdare-i Mahsusa, Osmanlı Seyri Sefain adını alınca Panderma, işletme tarafından satın alınarak; adı Bandırma olarak değiştirildi. Bu tarihten sonra Bandırma Vapuru Marmara Denizi kıyılarında Tekirdağ, Mürefte, Şarköy, Erdek, arasında yük ve yolcu seferleri yapmıştır. Bu seferlerden birinde Silivri açıklarında İngiliz E-11 Denizaltısı tarafından torpillenerek saldırıya uğrar ve batırılır. Denizden çıkartılıp tamir edildikten sonra 1 Mayıs 1919 da kaptanlığına İsmail Hakkı bey atanarak yeniden sefere konur. 19 Mayıs 1919’dan sonra da 1924’e kadar Posta vapuru olarak hizmete devam etti. 1924 yılında Türkiye Seyrüsefain İdaresi tarafından hizmet dışı bırakılmıştır. 1925’de gemi bozmacı İlhami’ye (Söker) ismli Türk Armötör tarafından satın alınarak Haliç Feneri’nde hurdaya çıkartılarak parçalanmıştır. 

1927 yılında Atatürk, İzmit’ten Ertuğrul yatıyla yola çıkarak İstanbul’a gelir. Sekiz yıl sonra ilk kez geldiği İstanbul’da, kendisini karşılayan bayraklarla süslü tekne ve vapurların arasında Bandırma vapurunu göremeyince, yanındakilere nerede olduğunu sorar. “Seferde ya da bakımda” efendim derler. Oysa emektar vapur üç yıl önce kadro dışı bırakılarak sökülmüş ve hurda olarak satılmıştır.   

Bandırma Vapuru' nun Anadolu’ya Yaptığı Umut Yüklü Seferinde Görev Alan Mürettebatın İsim Listesi

1-    Gemi süvarisi İsmail Hakkı Durusu 1871 Kayseri doğumlu 22 Aralık 1940 İstanbul'da vefat etmiştir.

2-    İkinci Kaptan Üsküdarlı Tahsin Kaptan

3-    Çarkçı Başı Mehmet Ağa Oğlu Hacı Süleyman

4-    Gemi Katibi İsmail

5-    Lostromo Hasan Reis

6-    Serdümen Görele'li Ali Oğlu Basri

7-    Ambarcı  Rizeli Süleyman Oğlu Mahmut

8-    Ambarcı Silivrili Hasan Oğlu Mehmet

9-    Tayfa Süleyman Oğlu Cemil

10-   Tayfa Hüseyin Oğlu Rahmi

11-   Tayfa Mesut Oğlu Temel

12-   1. Kamarot Muharrera Oğlu Hacı Tevfik (Ulusu) 1875 yılında doğdu. 1 Ağustos 1900' de 200 kuruş aylıkla Plevne Vapurunda kamarot olarak çalışmaya başlamış, 1 Ekim 1914' de Bandırma Vapuru'nun 1. Kamarotluğuna atandı.

13-   Kamarot İbrahim Oğlu Mehmet

14-   Kamarot Yamağı Mustafa Oğlu Halit

15-   Ateşçi Koyunhisarlı Yusuf Oğlu Halit

16-   Ateşçi Rizeli Arif Oğlu Mansur

17-   Ateşçi Osman Oğlu Hacı Hamdi

18-   Kömürcü Hasan Oğlu Mehmet

19-   Kömürcü Mehmet Ali Oğlu Ömer Faik

20-   Vinçci İsmail Hakkı

21-   Vinçci Ali Oğlu Galip

Gemi Mürettebatı ilgili araştırma Orhan KIZILDEMİR (Türk Deniz Ticaret Tarihi Araştırmacısı) tarafından yapılmıştır.

 

Mustafa Kemal Paşa, Kurmayları ve Silah Arkadaşları

1-    9. Ordu Müfettişi Mirliva(Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)

2-    3. Kolordu Komutanı Erkan-ı Harp Mir Alayı (Kurmay Albay) Re'fet (Bele Paşa)

3-    Müfettişlik Kurmayı Başkanı Erkan-ı Harp Mir Alayı Manastırlı Kazım (Dirik Paşa)

4-    Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Miralay İbrahim Tali (Öngören)

5-    Kurmay Başkan Yardımcısı Erkan-ı Harp Kaymakamı (Kurmay Yarbay) Mehmet Arif Bey (Ayıcı)

6-    Karargah Erkan-ı Harbi ve İstihbarat ve Siyasi şube Müdürü Erkan-ı Harp Binbaşısı Hüsrev Gerede

7-    Müfettişlik Topçu konutanı Topçu Bin Başı Kemal Bey (Doğan)

8-    Müfettişlik Sağlık Daire Başkan Yardımcısı Tabip Bin Başı Refik Bey (Saydam)

9-    Müfettişlik Baş Yaveri Yüz Başı Cevat Abbas Bey (Gürer)

10-   Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi

11-   Kurmay Mülhakı Mümtaz (Tunay)

12-   Kurmay Mülhakı Yüz Başı İsmail Hakkı (Ede)

13-   Müfettişlik Emir Subayı Yüz Başı Ali Şevket (Öndersev)

14-   Karargah Komutanı Yüz başı Mustafa Vasfi (Süsoy)

15-   Mülhak Yüz Başı Rauf

16-   Yüz Başı Hersekli Ahmet Efendi

17-   Kurmay Başkanı Emniyet Subayı Üsteğmen Hayati

18-   Kurmay Mülhakı 3. Kolordu Komutan Yaveri Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi)

19-   İAŞ Subayı Üsteğmen Abdullah (Kunt)

20-   Mülhak Teğmen Zebur

21-   Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç)

22-   Emir Subayı Teğmen Ruhsat

23-   Adli Müşavir Ali Rıza Efendi

24-   Tabur Hesap Memuru Rahmi Efendi

25-   Tabur Hesap Memuru Ahmet Nuri Efendi

26-   1. Sınıf Katip Faik Efendi (Aybars)

27-   4. Sınıf Katip Memduh Bey (Atasev)

28-   Zabit Vekili Tahir Efendi

29-   Alay Katibi Yahya Efendi

30-   Tabur Katibi Süleyman Fehmi Efendi

31-   Hesap Memuru Şükrü Efendi

32-   Kıdemli Çavuş Osman Nuri Oğlu Ali Faik

33-   Kıdemsiz Çavuş İbrahim İzzet Oğlu Atıf

34-   Çavuş Mustafa Oğlu Kemal

35-   Çavuş Kemal Oğlu Mustafa

36-   Onbaşı Tevfik Oğlu Adem

37-   Onbaşı Ali Oğlu Refet

38-   Onbaşı Abdullah Oğlu Ali

39-   Nefer Hüseyin Oğlu Mehmet

40-   Nefer Ahmet Oğlu Emin

41-   Nefer Mustafa Oğlu İsmail

42-   Nefer İbrahim Oğlu Ömer

43-   Nefer Kerem Oğlu Mehmet

44-   Nefer Mehmet Oğlu Mehmet

45-   Nefer Hasan Oğlu Ulvan

46-   Nefer Mehmet Oğlu Durmuş

47-   Nefer Mehmet Oğlu Ali

48-   Nefer Şakir Oğlu Nuri

49-   Nefer Hasan Oğlu Hüseyin

50-   Nefer Abdullah Oğlu Musa

51-   NeferAbdullah Oğlu Mehmet

52-   Nefer Mehmet Oğlu Hasan

53-   Nefer Bekir Oğlu Mahmut

54-   Nefer İhsan Oğlu Mehmet Lütfi

55-   Nefer Ali Oğlu Musa olmak Üzere Toplam 55 kişi

Gemide : Atatürk ve kurmayı 22, Er ve erbaşlar 25, Müşavir ve katipler 8, Gemi personeli 21 olmak üzere toplam 76 kişi bulunmaktaydı.

Kaynaklar: 

-Hürriyet Gazetesi Haberi, Hakkı Kaptan'a vefa, 19 Mayıs 1999

-https://www.sehirhatlari.istanbul/tr/haberler/ismail-hakki-durusuyu-mezari-basinda-andik-829

-Oktay Ensari, Ata’yı Samsun’a götüren kaptan İsmail Hakkı unutuldu, www.dunya.com

 - Ahmet Akyol, Buradan Bilgi Al: http://www.yalovamiz.com/ismail-hakki-durusu-kaptan-ve-bandirma-vapuru-n30585/ 2017 Yalova

-Tarihe geçen isim kalbi kırık öldü 19.05.2019 www.cnnturk.com

- Dr. Nejat Tarakçı, Bandırma Vapurunun Hikayesi, Mayıs 2015 İZMİR

-Sunay Akın, Yükü Umut Olan Vapur, Şalom Haftalık Siyasi ve Kültürel Gazete, 20 Mayıs 2015 İstanbul

-Bilgiyurdu Gençlik Dergisi Sayı: 1 Mayıs 2007 Kayseri

-Soner Yalçın, Efendi Kaptan, Sözcü Gazetesi 19 mayıs 2016, İstanbul

-Gemide bulunanların İsim Listesi, Genel Kurmay Atase ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı

- Seyit Burhanettin Akbaş İsmail Hakkı Durusu Bandırma Vapuru’nun Kaptanıydı, Bindallı Wordpress. Com


7 Mart 2021 Pazar

BÜNYAN’IN TÜRKİYE’DE Kİ 970 İLÇE VE KAYSERİ’DE Kİ İLÇELER ARASINDAKİ YERİ

2017 yılında yapılan bir araştırma sonucunda ortaya çıkan raporda Bünyan gelişmişlik sıralamasında 4 kademe gelişmiş ilçeler arasında yer almaktadır. 970 ilçenin yer aldığı bu araştırmada aşağıda yer alan bir numaralı tabloda yer alan kriterler baz alınmıştır. 6 kademe olarak belirlenen gelişmişlik düzeyinde Bünyan orta düzeyin bir tık altında yer almaktadır. 

Toplamda 205 ilçenin yer aldığı dördüncü kademe de Bünyan Türkiye de bütün ilçeler arasında belirlenen kriterlere göre aldığı puanla 581’nci sırada yer almaktadır. Kayseri dahilindeki ilçeler arasında ise 10’ncu sırada yer almaktadır. Melikgazi ilçesi ise gelişmişlik düzeyinde tüm Türkiye de birinci kademe 38’nci sırada yer yer almaktadır. (Tablo 2) 

Bünyan’ın da yer aldığı dördüncü kademe ilçeleri için yapılan değerlendirme şu şekildedir. Dördüncü kademedeki bu ilçelerin toplam nüfusu 2014 yılı itibarıyla ile 4,7 milyon seviyesinde olup, ülke nüfusunun yüzde 6,2’sini oluşturmaktadır. Sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyelerinin bir sonucu olarak bu kademede yer alan 205 ilçenin 163’ünün net göç değerlerinin negatif olduğu ve diğer yerleşimlere toplamda net göç verdiği görülmektedir. 

Bu kademenin imalat sanayi ve hizmetler sektörlerindeki istihdamının Türkiye içerisindeki payı incelendiğinde bu sektörlerdeki istihdam payının sırasıyla yüzde 2 ve yüzde 2,4 olduğu görülmektedir. 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de teşvik belgeli yatırım tutarının sadece yüzde 4,5’i bu kademede yer alan ilçelere ait olup, OSB’lerde üretim yapılan parsellerin ülke içerisindeki oranı da (yüzde 1’in altında) oldukça düşük kalmaktadır. Bu kademede yer alan 205 ilçe, ülkemizdeki toplam turizm yatırım-işletme ve belediye belgeli yatak sayısının yaklaşık yüzde 2’sine sahip durumdadır. 

Diğer kademelere göre imalat sanayi ve hizmetler sektörlerindeki istihdam paylarındaki düşük seviyenin hem kademenin iktisadi yapısındaki farklılıktan hem de bu kademedeki toplam nüfusun azlığından kaynaklandığı düşünülmektedir. Nitekim dördüncü kademede yer alan ilçelerin ülkemizin toplam tarımsal üretiminden aldığı pay yüzde 17 seviyelerindedir. 

2014 yılı verilerine göre sadece 5 ilçede sinema salonunun bulunduğu dördüncü kademede, geniş bant internet aboneliği ve mesken elektrik tüketimi gibi yaşam kalitesini gösteren değişken değerleri ülke ortalamasının oldukça altındadır. 

TABLO 1. 
Değişken Adı                                                                                  1.Temel Bileşen Ağırlığı 
Kişi Başı Sabit Genişbant İnternet Abone Sayısı                                               0,863 
Yüksekokul veya Fakülte Mezunu Nüfusun 22 Yaş ve Üzeri Nüfusa Oranı     0,792 
Aktif Çalışan Kadın Sigortalı Oranı                                                                   0,780 
Hizmet Sektörü İstihdamının Türkiye İçindeki Payı                                          0,745 
Çalışma Çağındaki Nüfusun İlçe Nüfusuna Oranı                                             0,743 
Kişi Başı Sosyal Yardım Miktarı2*.                                                                   0,726 
Kişi Başı Mesken Elektrik Tüketimi                                                                  0,684 
Kişi Başı Belediye Gideri                                                                                   0,648 
Kişi Başı Belediye Geliri                                                                                    0,644 
Sinema Salonu Mevcudiyeti                                                                               0,639 
Okuryazar Kadın Oranı                                                                                       0,631 
Nüfusun Türkiye İçindeki Payı                                                                           0,631 
Kişi Başı Banka Kredisi Tutarı                                                                           0,620 
Primi Devlet Tarafından Ödenen Nüfusun İlçe Nüfusuna Oranı*                      0,616 
Yüz Bin Kişiye Düşen Diş Hekimi Sayısı                                                          0,602 
İmalat Sanayii İstihdamının Türkiye İçindeki Payı                                             0,591 
Ortaöğretim Okullaşma Oranı                                                                             0,580 
Kişi Başı Banka Mevduatı Tutarı                                                                        0,580 
On Bin Kişiye Düşen Banka Şube Sayısı                                                            0,575 
Yüz Bin Kişiye Düşen Hastane Yatak Sayısı                                                      0,556 
Yüz Bin Kişiye Düşen Hekim Sayısı                                                                  0,544 
Genel Doğurganlık Hızı*                                                                                     0,447 
Teşvik Belgeli Yatırım Tutarının Türkiye İçindeki Payı                                      0,420 
Sanayi Elektrik Tüketiminin Türkiye İçindeki Payı                                            0,404 
Ortalama Hane Büyüklüğü*                                                                                0,381 
Net Göç Hızı 0,342 İlköğretimde Derslik Başına Düşen Öğrenci Sayısı            0,328 
OSB’lerde Üretim Yapılan Parsellerin Türkiye İçindeki Payı                             0,325 
Kişi Başı Tarımsal Üretim Değeri*                                                                      0,318 
Okul Öncesi Okullaşma Oranı                                                                             0,312 
Kişi Başı Aile Hekimliği Müracaat Sayısı                                                           0,298 
Turizm Yatırım-İşletme ve Belediye Belgeli Yatak Sayısının Türkiyede Payı    0,287 
* 1. Temel bileşen ağırlığı negatif olan bu değişkenlerin analizdeki mutlak etkilerini göstermek amacıyla pozitif hale getirilmiştir. 

TABLO 2. 
İlçe Adı              Genel Sıralama    İl İçindeki Sıralama     Skor     Kademe 
Melikgazi                        38                        1                     1,996          1 
Kocasinan                     151                        2                      0,937         2 
Talas                              252                        3                      0,411         3 
Hacılar                           289                       4                       0,263         3 
Özvatan                         394                        5                     -0,032.        3 
Develi                            405                       6                      -0,060         3 
İncesu                            502                       7                      -0,225         4 
Felahiye                         509                       8                      -0,241         4 
Yahyalı                          579                        9                     -0,355         4 
Bünyan                          581                      10                     -0,358         4 
Yeşilhisar                       618                      11                     -0,418         4 
Pınarbaşı                        634                     12                      -0,447         4 
Sarıoğlan                        696                     13                     -0,546         5 
Tomarza                          713                    14                      -0,584        5 
Sarız                                762                    15                      -0,689        5
Akkışla                            798                    16                      -0,788        5 

Kaynak: T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü, ilçelerin 
Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması SEGE 2017. Ankara 2017

                                                                                                                         Hasan YÜKSEL