18 Ekim 2013 Cuma

KAYSERİ ESKİ KAPALI SPOR SALONU VE MUSTAFA KEMAL PAŞA. BULVARI


TARİHİ KAYSERİ LİSESİ


TARİHİ KAYSERİ LİSESİ

Kayseri, Anadolu’nun kalbi, ticaretin can damarı. Bir tarih hazinesi. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her bir köşesi buram buram tarih kokan şehir ve bunun tam ortasında yer alan KAYSERİ LİSESİ namıdiğer TAŞ MEKTEP.
118 yıldır eğitim veren lisenin kurulması Osmanlının son dönemlerine rastlar. Ülkenin geleceğinin eğitime bağlı olduğunu düşünen II. Abdülhamit önemli merkezlere “sultanî” bugünkü adıyla “lise” açılmasına karar verir. Anadolu’da lise açılmasına karar verilen şehirlerden biri de o dönemde Ankara’ya bağlı bir sancak olan Kayseri’dir. Kayseri Lisesi ilk olarak 1893’te bugünkü Kurşunlu Camii civarında Seyfullah Efendi Konağı’nda rüştiye olarak açılır. İlk yıllarda öğrenci sayısı azdır. Kayseri’de modern eğitimin temellerinin atıldığı Lise büyük ilgi görür. Okulun öğrenci sayısının artması üzerine şu anki binanın temeli zamanın Donanma Vekili Ahmet Paşa tarafından 1903 yılında atılır. Osmanlının son dönemlerinde görülen neo-klasik mimarî özelliğine göre yapılan lisenin ilk önce birinci katı yapılır. İkinci katı ancak 1916 yılında tamamlanır. Giderek artan öğrenci sayısı, ülkenin Balkan Savaşı ve I.Dünya Savaşı’na girmesi üzerine azalır. Mevcut sayısı 49’a düşen okul Çanakkale Savaşı’nda sadece dokuz mezun verir. Mustafa Kemal önderliğinde Kurtuluş Savaşı başlayınca ülkenin her köşesinde olduğu gibi Kayseri de kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle bu savaşta yerini alır. Kayseri Lisesi de bu mücadelede büyük bir göreve hazırlanır. Yunanlıların Haymana’ya kadar ilerlemesi üzerine TBMM, 24 Temmuz 1921’de hükûmet merkezinin Kayseri’ye taşınmasına karar verir. Kayseri Lisesi TBMM toplantıları için hazır duruma getirilir. Ancak Sakarya Savaşı’nın kazanılması üzerine bu karardan vazgeçilir. Kayseri Lisesi de kurtuluş mücadelesinde öğrencileriyle üzerine düşen vazifeyi yapar. Kayseri Lisesi son sınıf öğrencileri eğitimlerini yarıda bırakıp gönüllü olarak cepheye giderler. Fakat geri dönemezler. Kayseri Lisesinin Milli Mücadele yıllarındaki mezuniyet defterinde : 
“Son sınıf talebeleri Sakarya Savaşı için cephede şehit düştüğünden bu öğretim yılında okul mezun verememiştir.” cümlesi yazılmıştır.
1922 yılında Kayseri Lisesine atanıp iki sene edebiyat öğretmenliği yapan şair Faruk Nafiz Çamlıbel, şehit olan öğrencilerin anısına Kayseri Lisesi Marşı’nı yazar.
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanıp Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulunca artık bu devlet muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda ilk adımlarını atacaktır. Gazi Mustafa Kemal, eşi Latife Hanım’la tüm ülkeyi il il gezerek inkılâpları ve ilkeleri Anadolu’ya benimsetir. Kayseri’ye gelen Atatürk, eşi Latife Hanım’la Kayseri Lisesini de ziyaret eder. Düzenlenen törende okulumuzun öğrencilerinden Behçet Kemal Çağlar bir konuşma yapar, okulumuzun öğrencileri tarafından hazırlanan kurtuluş mücadelesini konu alan müsamere Ulu Önder Atatürk ve eşi Latife Hanım tarafından büyük bir heyecanla seyredilir. Bu müsamereden etkilenen Atatürk’ün gözleri yaşarır. Ulu Önder, memnuniyetinin göstergesi olarak okula yağlı boya tablosunu hediye eder ve 1923 yılında General Kazım Karabekir’in imzasıyla açılan okulun Şeref Defteri’ne lise için düşündüğü şu güzel kelimeleri yazar : 
“Kayseri Lisesini müdürü ile muallimleri ile bütün talebesiyle cumhuriyetin ateşli, feyizli bir ocağı bulduk.”


Kayseri Lisesi, 1935-1936 ders yılında kız ortaokulu ile birleştirilerek karışık lise olarak öğretime 1962-1963 ders yılına kadar bu şekilde devam eder. Eğitim kalitesini sürekli yükselten Kayseri Lisesi, 1959 yılında bünyesinde kurulan Akşam Lisesi ile eğitim seviyesini arttırmak isteyen yöre halkına da hizmet eder. Akşam Lisesi 1980 yılında ayrı bir müdürlük haline getirilir ve 1982 yılında kapatılır. 20. yüzyılın başlarında yapılan tarihî okula zaman zaman ek binalar yapılmıştır. Bunlardan laboratuvarların bulunduğu kısım 1956-1957 öğretim yılında, pansiyon binası 1965-1966 öğretim yılında, spor ve konferans salonlarının bulunduğu bina 1976-1977 öğretim yılında hizmete girerek okul bugünkü hâlini almıştır. Tarihî değeri olan bu liseden mezun olan insanların birçoğu yine tarihe yön veren isimler oldular. 8.Cumhurbaşkanımız Merhum Turgut Özal, 11.Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Kayseri Lisesinden mezun olmuştur. Korkut Özal, Mehmet Yazar, Sabahattin Çakmakoğlu, Osman Kavuncu, Göksel Arsoy, Emel Sayın ve daha birçok devlet adamı, sanatçı ve bilim adamı mezunlarımız arasındadır.

Kayseri Lisesi kurulduğu günden beri Türk Milli Eğitiminin amaçlarına uygun Atatürk ilkeleri doğrultusunda öğrenciler yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir. 1994-1995 öğretim yılında bünyesinde açılan “Yabancı Dil Ağırlıklı Lise” bölümü ile de birçok başarıya imza atan Kayseri Lisesi, 2005-2006 öğretim yılında Anadolu Lisesine dönüştürülmüştür. 

10 Ekim 2013 Perşembe

KAYSERİ'DE KALKAN-BIÇAK OYUNU


KAYSERİ'DE KALKAN-BIÇAK OYUNU:
Ülkemizin çeşitli yörelerinde; geçmişte askeri, silahla eğitmek amacıyla verilen eğitim oyunları, zamanla halk oyunlarına dönüştürülmüştür. Bu oyunlar yörelere göre, Kılıç-Kalkan, Kalkan-Kılıç, Kalkan Oyunu, Kalkan-Pıçak, Pıçak Oyunu, Kılıç Oyunu, Hançer Barı, Bıçak Havası, Kamalı Hava gibi adlar almışlardır.

Ülkemizde Kılıç-Kalkan oyunlarının daha çok nerelerde
oynandığını bilenler, böyle bir oyunun Kayseri'de oynanamayacağını iddia edebilirler, fakat Türk tarihine bakacak olursak bunun gayet normal olacağıdır. Belki bu oyun günümüzde oynanmıyor olabilir, fakat bu oyunun geçmişte yöremizde de oynandığı bir gerçektir. Türk tarihine baktığımız zaman, Türklerin tarihleri boyunca sürekli savaş içerisinde olduğunu görüyoruz. Orta Asya'dan çıkıp Anadolu'ya kadar gelerek burada da durmamış olan Türk orduları, Avrupa’nın içlerine ve Afrika’nın Kuzey Batısına kadar ilerlemişlerdir.
Böyle bir yaşam tarzında, geçmiş asırların bir silâhı olan, kılıçkalkanlar da Türk insanının kültürü içerisinde yer almıştır.

İnsanlarımız boş zamanlarında askerî eğitimler yapmış, bu eğitimleri zaman zaman oyuna dönüştürmüşlerdir. Kılıç-kalkan oyunları bu şekilde günümüze kadar gelmiştir. Askeri folklorumuzun önemli bir parçası olan, güreş ve cirit gibi, kılıç-kalkan da zamanla, çıkardıkları seslerin ritmik eşliğinde, halk oyunları arasında yer edinmiştir.  

Kılıç-kalkan Oyununun Kayseri'deki durumuna bakacak
olursak, Mahmut R.Gâzimihâl; “Halk Oyunları Kataloğu” adlı
kitabındaki "Düğünlerde Oyun" adlı maddede, şu bilgileri
vermektedir.
"Kayseri'de çarşamba sabahı oğlan evinin kapısında davul,
düdük çalınır. Baş devenin boynunda tefçi, kemancı, önde kalkan, zeybek bulunur. Bu meydana gelince kalkan oynanır."
Gâzimihâl, gene aynı eserindeki "Samah" maddesinde
"Türkiye'nin sıhhî ve İçtimâî Coğrafyası" serisinin Kayseri sancağına ait kitabından aktardığı yazısında ise şu bilgileri vermektedir.
"Kayseri'de İlmiyyenin (Medrese Mezunlarının) İcâzet
(Diploma) Merâsimi:
"Medrese-i İlmiyye" de tahsil-i ulûm (bilim öğrenimi gören) ve
tekmil-i nüsah (bütün derslerini tamamlayan) hoca efendiler, okudukları hocalardan ahz-ı icâzet etmezden (diploma almadan) üç beş gün evvel beyaz imâmelerini (sarıklarını) daha büyük tarzda sarıp, sırtlarına biniş ve ayaklarına sarı mes ve papuç giyerek bilûmum (bütün) ulemâyı (bilginleri, âlimleri) hâne be-hâne (ev ev) gezerek ziyâret ederler ve bunların yanında rehber ve papuç çeverir bir iki talebe bulunur.  Mahmut Ragıp Gâzimihâl, a.g.e., C. I, s. 166.

Ziyâret tekmil edildikten (tamamlandıktan) sonra İcâzet îtâ edecek (diploma, ruhsat verecek) ulemâ efendiler (âlimler, medrese öğretmenleri) tarafından perşembe günü sabahleyin; Akşam hatm-i havâceye, yârın Câmi-i Şerifinde duaya buyuracaksınız" denilerek bilûmum (bütün) ulemâ efendilere ve medresenîşin (medreseli) talebe-i ulûma (bilim öğrencilerine) de; "Akşam Samaha, yârın duaya buyuracaksınız" denilerek birer davetçi gönderilir. Samah demek "Medrese-i İlmiyye" de talebe-i ulûma (bilim öğrenen öğrencilere) mahsus bir şenlik demektir. İcâzet alacak hoca efendilerin okudukları medreselerden hangisi daha vâsi (büyük) ve şenlik yapmaya daha münâsip (uygun) ise o medrese tefrik (seçilmek) ve tertip, kandil ve meş'aleler yapmaya daha münâsip olanı büyük hoca efendilere alâ-merâtibihim (derecelerine göre) dizilmek suretiyle ulemâ efendileri ihtiramla (saygıyla) selâmlarlar. Bir taraftan da diğer medreselerin mevûd (davetli) bulunan talebe-i ulûmu kalkan ve bıçak oyunu yaparak ve gündüzden tehiyye eyledikleri (hazırladıkları) gülünçlü bir takım oyunlar göstererek medreseye duhûl eder (girer) ve her bir medrese talebesi kendilerine tahsis ve irâe (tayin) olunan odalara yerleşirler. Samah medresesinde zeybek kıyafetinde eli topuzbaş değnekli ve silâhlı, bıçaklı Zebo nâmıyla149bir kaç talebe donatılmış olur. Bunların vazifesi misafirîne kahve tevzi etmek (dağıtmak) ve hidemât-ı sairede (diğer hizmetlerde) bulunmaktır."

Geçtiğimiz yüzyılın başlarına rastlayan bu törenden de
anlaşılacağı gibi yöremizde bıçak ve kalkanla oynanmakta olan biroyunun mevcudiyeti söz konusudur.    
Hasan YÜKSEL

Not: Fotoğraf İncesu'da Çekilmiştir