İlçe Kaymakamı: Yunus Emre ALTINER Tel. sant: 0 352 611 30 11
Belediye Başkanı: Esat ÖZTÜRK Tel. sant: 0 352 611 30 07
İlçe Nüfusu: 22.666
Yüzölçümü km2: 1.225
İl Merkezine Uzaklığı: 87 km
İlçenin Tarihi:
Türk Fethi Öncesi Yahyalı
Yahyalı, ilkçağ (M.Ö.3500-M.S.375)'ın iki önemli merkezi olan Kapadokya ile Çukurova arasında oldukça stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Geçirdiği jeolojik safhalar sonunda, Orta Anadolu'yu kaplayan bir denizin ortasında yükselen Erciyes, etrafına lavlar fışkırtmış, zamanla çevresindeki sular çekilmiş ve 3916 m.'lik yüksekliği ile Orta Anadolu'nun en yüksek, münferit dağı olarak günümüze kadar gelmiştir.
Taşeli Yaylası ile Aladağlar arasında uzanan ve Orta Toroslar denilen sıradağların iç kıvrımı üzerinde, yani Çukurova'nın kuzeyinde yer alan Yahyalı, M.Ö.2000-1200 yıllarında Hititler, M.Ö.1200-700 yılları arasında Frigler sınırına dahildir.
M.Ö.500'lü yıllarda Persler, M.Ö.300'lü yıllarda Büyük İskender'in hakimiyet sahasına dahil olan Yahyalı ve civarını M.Ö.1. yüzyılda Roma İmparatorluğu içinde görürüz. Bu İmparatorluğun M.S.395'de ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma hakimiyeti, yaklaşık yedi asır devam edecektir.
Jeopolitik yapı itibariyle önemini hala muhafaza eden bölge daha çok askeri amaçla kullanılan tarihi bir geçit üzerinde bulunmaktadır. Ortaçağda yollar üç amaç için kullanılırdı. Ticaret, orduların geçtiği sefer yolları, kutsal yerlere gitme yolları. Orta Anadolu'yu Çukurova'ya bağlayan dört önemli yol bugün de mevcuttur.
Ortaçağ'da Yahyalı henüz yerleşim merkezi değilken Faraşa önemli bir sanayi ve maden kentidir. Tarihi vesikalarda Faraşa demir madeninin asırlarca işletildiğini hatta Kayseri'de bulunan tarihi eserlerin demir malzemelerinin bundan temin edilmiş olduğunu öğreniyoruz.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında bile saban demiri, kazma, balta, dahra vs. demir aletler Faraşa'lı Rumlar tarafından yapılıyor, Yahyalı ile birlikte Kapadokya bölgesinin de ihtiyacı karşılanıyordu.
Sekidağı, Belen, Ayvan, Akbaş, Tahrana ve Dömbere mevkiilerinde bulunan kösürelikleri günümüzde, Türkiye'nin en büyük demir rezervlerine sahip olup halen işletilmekte olan Attepesi ve Kızıl maden ocakları tamamlamaktadır.
Kavak ve Dutlu Musluk'ta rastlanan yer altı seramik künkleri(pağ) ile kaleler arasındaki su şebekeleri, ayrıca İnbaşı'ndaki Zebil tapınak sütunları, Köşk deresindeki su teknesi, Kavak ve Göğoluk'ta bulunan Sunaklar, Kale'de ortaya çıkarılan mermer lahit ve talan edilmiş yüzlerce maşatlık, höyük ve tapınak kalıntıları bölgenin, İlkçağ-Ortaçağ boyunca devamlı uygarlıklara sahne olduğunu göstermektedir.
1080-1375 yılları arasında, Ermenistan krallığı önceleri Bizans ile doğudan gelen Türkler arasında bir tampon görevi yaparken, sonraları tamamen Türk devlet ve beyliklerinin arasında sıkışıp kalacak ve ancak onlara vergi vermek suretiyle ayakta durabilecektir.
Türk Fethi Sonrası Yahyalı :
Selçuklular Dönemi
Çok kalabalık bir Oğuz(Türkmen) kitlesi 1047 senesinde Türkistan'da Nişapur'a geldi. O'nlar, orada Büyük Selçuklu beylerinden İbrahim Yinal bu Türkmenlere ‘memleketim sizin oturmanıza imkan verecek kadar geniş değildir. Bu sebeple doğrusu şudur ki Anadolu gazasına girdiniz, Allah yolunda cihad yapınız ve ganimet alınız.
Ben de arkanızdan gelip size yardım edeceğim' diyordu. Nitekim bu suretle Doğu Anadolu vilayetleri Türkmenlerle doldu. Selçuklu ordusunun himayesi sayesinde Türkmenler Anadolu'da çok ilerlediler.
1040 Dandanakan Savaşı'ndan sonra Türkler batıya doğru akmaya başlarlar. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in emriyle 1059'da Selçuklu ordusu Anadolu'ya girer.
İkiye ayrılan Türk ordusundan Savuk'un kumanda ettiği birinci kol Kayseri'ye gelir ve Sivas üzerine yürür. Selçuklu ordusunun yaklaştığını duyan Vaspurakan hanedanının prensleri Develi'ye kaçarlar.
Oğuz boylarından Develi-oğulları aşireti de Malzgirt Zaferinden sonra Danişmendliler'le birlikte gelerek bugünkü Yukarı Develi'ye yerleşmişlerdir. Dev Ali türbesinin kitabe tarihi 1094 olup bu da yerleşmenin 1071'den sonra olduğu görüşünü kuvvetlendirmektedir.
Yahyalı ve Develi'ye yerleşen her iki aşiretinde (Yahyalıoğulları-Develioğulları) Danişmendli Melik Ahmat Gazi'nin maiyetinde geldiklerini söyleyebiliriz.
Büyük İslam mücahidi Battal Gazi'ye izafe edilen bazı kerametler, ilçemize adını veren Yahya Gazi için de söylenmektedir. Şöyle ki; küffarla mücadele ederken şehid düşen Yahya Gazi, kellesini koltuğuna alarak bir süre daha kılıç sallar, nihayet bugünkü türbesinin bulunduğu yere yıkılır.
Yahyalı'nın halen mevcut üç mahallesinde (Camiikebir, Yenice, Gazibeyli) Cumhuriyet dönemine kadar birer medrese olduğu bilinmektedir.İslam ve Türk devletlerinde dini ve sosyal müesseseler genellikle vakıf arsaları üzerine kurulurdu. Bu arsaların devri ve satışı, hele amacı dışında veya şahıslar tarafından kullanılması hemen hemen imkansızdı.
O halde Yahyalı'da kurulmuş olan bu medreselerin zamanla yıkılıp yeniden yapılsa bile ilk kuruldukları yerleri muhafaza ettikleri kuvvetle muhtemeldir. Günümüze ulaşan rivayetlere göre Gözbaşı suyu etrafında kurulan Gazibeyli Mahallesine adını veren zat Gazi Bey olup, Yahyalı'nın kurucularındandır. Zaten Yahyalı'nın bir diğer adı da Gazibeyli'dir.
11. yüzyıl sonlarında Türkiye Devleti'nin idari bölünüşüne göre Kayseri bölgesinde oluşturulan Kayseri Beyliği; Kayseri, Kırşehir, Yozgat, Nevşehir ve Niğde'yi içine alıyordu. Daha sonraları Selçuklu Devleti yedi ana bölgeye ayrılmıştır. Bunlardan birisi de Kayseri bölgesi idi ve buraya gelen dört belde mevcuttu.
Bu beldeler; Kayseri, Niğde, Ereğli ve Ermenek idi. Yahyalı'ya yerleşen küçük Türkmen grubu daima Niğde etki sahasına dahil olmuş, ikinci derecede Kayseri bölgesi içinde yer almıştır.
Anadolu'da Bizans-Selçuklu mücadelesi başladığında Ermeniler'in çoğu Selçuklular'a vergi ödeyen, Bizans'la da iyi geçinen küçük prenslikler kurmaya başlamıştır.
1083 yılından sonra Antakya, Maraş, Adana, Niğde, Kayseri yörelerinde Bizans etkisi tamamen kalkmıştır. Kilikya Ermeni Krallığı'nın geçici hakimiyetinin ise bugünkü Habib Köprüsü'ne(49) kadar ulaştığını görüyoruz. Zebil adını taşıyan mağara-mezar da bunları doğrulamaktadır.
Yahya Gazi,Seyid Ali, Benli Gazi gibi büyüklerin önderliğinde bölgeyi yurt edinen Türkmenler, Danişmendliler ile birlikte Aanadolu'ya gelmelerine rağmen kısa sürede Aanadolu Selçuklu Devletine tabi olmuşlar, bölge de kendilerine verilmiştir.
Çünkü Süleymanşah ve halefleri eski Türk göçebe hukukuna göre toprakları köylülere dağıtıyor ve devlet mülkiyeti altında herkesin tasarrufuna imkan veren bir mir'i toprak rejimi kuruyorlardı.
Beylikler ve Osmanlılar Dönemi :
Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra Develi, Karahisar önce Eratnaoğulları'nın eline geçer. Develi Karahisar'daki bir cami kapısında bulunan 1346 tarihli kitabede Eratna'ya ‘Sultan'ünvanı verildiğini görüyoruz.
Kadı Burhanettin Ahmed'in insiyatifi ele geçirmesiyle kendi adına, aynı sınırlarda devam ettirmesi üzerine Yahyalı ve civarı, Kadı Burhanettin devleti hakimiyetine girmiştir. Niğde, 1398 yılına kadar Karamanoğulları elindeyken Kayseri DeveliKarahisar henüz Kadı Burhanettin ülkesine dahildirler.
1397 kış ortalarında Kadı Burhanettin, ordusunun Dağılmasından istifade etmek isteyen Türkmenler'den bir bölüğün Develi'ye geldiğini öğrendi. Bunları yola getimeye karar vererek has askeri ile onlara karşı harekete geçti. Göçebe Türkmenler af dileyerek bağlılıklarını arz ettiler. Hükümdar da emniyet düşüncesi ile bunları sürgün ederek Kayseri dolaylarına yerleştirdi.
Daha sora istila korkusuyla dağlık bölgeye çekildiler. Karamanoğlu İbrahim Bey Kayseri ve Develi havalisini ele geçirdi. Sivas'ıda tehtide başladı. 1436-1437 kışında Karaman kuvvetleri Amasya Beylerbeyi Yörgüç Paşa'yı sıkıştırdılar. Bundan sonra Niğde, DeveliKarahisar, Develi bölgeleri Karamanoğulları ile Osmanlılar arasında çeşitli mücadelelere sahne olacak, zaman zaman bu iki Türk Devleti arasında el değiştireceklerdir.
1471'den itibaren Osmanlılar, yalnız Konya Ovası'nı değil Toros dağlık bölgelerini ve İçel'i de alarak Akdeniz'e kadar bütün Karaman ilini inkiyat ettirmek için esaslı seferlerine giriştiler. Kayseri ise daha evvel I.Beyazıt'ın oğlu Süleyman Çelebi'nin, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey'i Mağlup etmesinden sonra 1398'de Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Yahyalı'nın dağlık köylerinde ve Aladağ yaylalarında göçebeliği halen devam ettiren Varsaklar, Şehzade Cem-2. Beyazıt mücadelesinde Cem'i desteklemişlerdir. Cem Sultan Hicaz'dan Karaman'a döndüğünde Turgut oğlanları ile Varsak boy Beyleri ittifak ederek Sultan Beyazıt ile savaşmışlardır.
Varsak'lar , Karamanoğullar'na tabi oldukları gibi yine Karamanoğulları'nın politikaları doğrultusunda zaman zaman Memlüklüler ile de işbirliği yapmışlardır.
Osmanlı döneminde Yahyalı ve civarının, isyan ve ayaklanmalarda ön planda yer almıştır. 1603 yılında ünlü eşkıya Tavil Mehmed'in Kırşehir, Aksaray, Kayseri ve Niğde yörelerinde büyük tahribat yaptığı buralardaki köylerde esaslı boşalmalar olduğu görülmektedir.
1691-1696 yıllarında Rakka, Halep bölgesine nahledilen Türkmen aşiret oymaklarından Musacalu, Hacılar, Akbaş gibi oymakların devamı halen Yahyalı'da meskundurlar. Bunlardan Lekvanik mukataasına bağlı Akbaş oymağı, Rakka bölgesinin Mağaracık Köyü'ne yerleştirilmiştir.
İçel ve Alaiye sancaklarına iskanları kararlaştırılan bölük taifesinden Karahacılu cemaatine bağlı oymaklar, 1701 yılı baharında Yahyalı bölgesine gelerek Köşk, Numa, Özbek, Süleymanfakılı ve Saruca Köyleri ahalilerine çeşitli zulüm ve teaddileri yüzünden, köy halkının yerlerini terk etmelerine yol açmışlardır. Ayrıca Keskin mukataası emini Bektaş, Cami pazarı adlı mevkiide üçyüz kadar eşkiyanın hücumuna uğrayıp malları yağmalanmış, adamlarından bazıları yaralanıp bazıları da öldürülmüştür.
Bunun üzerine Yahyalı nahiyesi, ahalisi kadıya şikayette bulunarak meskur oymakların iskan mahalleleri olan İçel ve Alaiye'ye nakledilmelerini istemişlerdir.
1699 yıllarında Rakka'ya iskanları emredilen ancak iskan yerlerine gitmeyerek 2-3 yıldan beri Develi Ovası'nda sakin bulunan Güngördü, Delili ve Kırıntılı cemaatlerinden dörtyüz kadar eşkıya Niğde, Bor, Ürgüp, Ulukışla, Kaymaklı, Kayı ve Ereğli kazaları etrafında gezerek harman zamanı ahalilerin mallarını yağmalıyorlar, yol kesiyorlar ve insanları öldürüyorlardı.
Zulüm, teaddi ve tacavüzlerinin nihayeti olmadığı hakkında Karaman ile Niğde mutasarrıfları, Karaman Ereğli'si, Ulukışla, Bor, Kaymaklı, Yahyalı, Niğde ve Kayı kadılarının arzları üzerine 1702 Ocak ayında Maraş Beylerbeyisi Rışvan oğlu Halil Beye gönderilen bir emirle, adı geçen cemaatlerin, bulundukları yerden kaldırılarak Ayas İskalasinden gemilerle Kıbrıs'a nakledilip boş ve harabe yerlere iskanları istenmiştir.
Göçler taifesinden ifraza tabi Alcı ve Çakal Demircilü cemaatlerinden 60 kadar hane, iskan bölgeleri olan Ayas, Berendi ve Kınık caniklerini terk ederek Yahyalı nahiyesindeki köylere gelip ahalinin meralarına, ekinlerine zara vermişler, hayvanlarını yağmalayarak insanları katletmişlerdir.
1703 tarihinde Adana valisine, Kayseri mütesellimi ve ifraz voyvodası gönderilen emirle meskür cemaatlerin iskan mahalleleri olan Ayas, Berendi ve Kınık'a yerleştirilmeleri istenmiştir.
18. yüzyılda devlet otoritesinin zayıflmasıyla, artık salyane ve çeşitli vergi toplama işlerine, devletin dışında kişilerin de el atığını görüyoruz. Kayseri kazasında Yahyalı sakinlerinden Bektaşoğullarıyla Madazlıoğullarna çeşitli tarihlerde (reayanın salyane işlerine karışmamaları) uyarıları hiçbir işe yaramamıştır. Konya ve Adana cihetlerinde meskun Danimedli aşireti, Erciyes yaylasına gelerek bu yöredeki diğer aşiret ve oymakları da şekavete teşvik etmiştir.
Bunlardan Yahyalı ve Göstere'de bulunan Recepli aşireti 1731 tarihli fermanı aliler mukavimce Rakka'ya sürgün edilmişlerdir.
Adana'dan Kayseri ve Sives'a kadar zaman zaman etkili olan ünlü Kozanoğulları 1865'te sürgün ve zorunlu iskan yolu ile itaat altına alınmışlardır. Osmanlıya meydan okuyacak kadar bölgesel güce sahip olan bu derebeyliğin batı kolu Yahyalı Kayseri havalisinide kaplıyordu. Aileden olmamakla birlikte Kozanoğllarının güvenilir adamlarından Solak Ağa Yahyalı ve civarına Kozanoğulları adına adeta hükmetmekteydi.
Son Kozanoğlu Ahmet Bey, Solak Ağa'nın kızını almıştı. Ancak Kütahya'ya sürgüne gönderilirken boşadı. Ahmet Bey, daha sora İstanbul ve Trablusgarp'a sürgün edildi. Hatta Trablusgarp'da genç yaşta ilim tahsil eden Hoca Zühtü Efendi ile tanışan Ahmet Bey, Hoca'ya son derece saygı duymuş, ardında namaz kılmış ve kendisinin dönemeyeceğini söyleyerek Yahyalı'da bulunan mülklerini Hoca'ya bağlamıştır. Yahya Efendi medresesinde uzun süre müderrislik yapan Kayseri'li Mustafa Efendi'nin kardeşi olan Hoca Zühtü Efendi, Yuları Köyündeki harımla birlikte günümüz Madazı Camii güneinde ve batısında bulunan arsaları satarak Kayseri'ye gitmiştir.
Kozanoğullarından intikal eden bu arsalardan Kocaçay'ın batı kıyısında bulunana Karadervişler adlı sülale satın almış olup halen oturmaktadır. Diğeri ise Solak Ağa soyundan Mecmuttun Solak'ın oğullarına geçmiştir. Buraya halk arasında ‘Derebey Köşkleri' denmektedir.
Cumhuriyet Dönemi :
İdari Teşkilatlanma
Kayseri; Merkezi Konya olan Karaman eyaletine bağlı bir liva iken 1846'da yapılan idari düzenleme ile Bozok eyaletine bağlanmıştır. Tuncer Baykara bu bağlanışın 1856'da olduğunu bildirmekte, Kayseri'ye bağlı altı nahiyeyi de şöyle sıralamaktadır.
Develi, Karahisar-ı Develü, Kozanlu, Zamantı, Kustere ve Sarıoğlan. 1864'te başlayan çalışmalar sonucu 1867'de yürürlüğe giren Vilayet Nizamnamesi ile Sancak yapılan Kayseri, 1876'da Ankara vilayetine dahil edilmiştir. Bu tarihte Nefs(Merkez ilçe), İncesu ve Develi 3kaza, Kustere(Tomarza) ve Karahisar(Yeşilhisar)'dan ibaret 2 nahiye ve 181 köyü bulunmaktadır.
1923'de Cumhuriyet ile birlikte il olan şehren adı da Kayseri olrak kabul edilmiştir. Osmanlı döneminde uzun süre Develi Karahisar'a bağlı bir karye olarak varlığını sürdüren Yahyalı, 19. Yüzyılda zaman zaman Niğde ile Kayseri arasında yer değiştiren bir kaza durumundadır.
1870'de Niğde Vilayeti'ne bağlı bir belde iken 1913 yılında belediyeliğe dönüştürülür. 1927'de Develi ilçesine bağlı bir bucak merkezi(nahiye) olarak gördüğümüz Yahyalı 1954 yılında, 6324 Sayılı Kanun ile ilçe yapılarak Kayseri'ye bağlanmıştır(65).
Milli Mücadele'de Yahyalı :
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918)'nden sonra Fransızlar tarafından işgale girişilen Çukurova bölgesinde, Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle bir Kuva-i Milliye oluşturulmuştu. Komutanlığına Kemal Doğan, komutan yardımcılığına da Osman Tufan'ın getirildiği bu milli kuvvetlerin amacı, işgalci düşmanı bölgeden atmaktı.
Ermenilerden de destek alan Fransızlar, yalnız Çukurova'yı işgalle kalmayarak Orta Anadolu Bölgesine de sarkmak niyetinde idiler. Bu amaçla Kozan'dan sonra ikinci hedef olarak Develi'yi seçmişlerdi. Hedefleri doğrultusunda Gezbel yolu ile, Zamantı-Yahyalı hattında iki koldan ilerlemeye başladılar. 6 Kasım 1919 günü Develi'ye gelen Kemal Doğan ve Osman Tufan Bey'ler, bölge halkını teşkilatlandırmaya girişiler.
Buna göre Yahyalı'da, atlı ve yaya olarak 50 mevcutlu bir müfreze vücuda getirirler. Bu müfreze; öncelikle Kozan'ın vaziyeti hakkında bilgi toplayacak, Kozan-Adana şosesini gözetleyecek, Tümükkale mevkiinde bulunan Aydınlı aşireti ile bağlantı kurarak düşmanın Kozan-Adana ulaşımına engel olacaktı. Tomarza ve Niğde'nin yardımı da sağlanarak 80 atım cephanesi ile birlikte iki toplu dağ bataryası 8 Mart 1920 günü Develi emrine verildi.
Yahyalı'dan ayrıca 100 mevcutlu bir gönüllü müfrezesi kuruldu. Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mustafa Kemal'in 3 Mart 1920 tarihli emirleri doğrultusunda 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy)'nın, Binbaşı Kemal Doğan'a gönderdiği talimatnamenin 3. Ve 4.
Maddeleri şöyledir:
Madde 3 : Niğde böldesinde tertip edilen müfrezeler, Şimdiye kadar karalaştırıldığı gibi Karaisalı bölgesine geçeceklerdir. Yahyalı'da bir nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler, Binbaşı Kemal Bey'in tertipleri gibi Sis dolaylarına hareket edeceklerdir. Develi ve Tomarza'daki nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler ve Develi'ye gelecek olan cebel takımı, doğrudan doğruya Kemal Bey kumandasında Haçın (Saimbeyli) bölgesine hareket edecektir.
Madde 4 : İşgal bölgesi içindeki harekat, Binbaşı Kemal Bey'in tertibatına özellikle tarafımdan umumi talimat arasında fark, Feke'nin muhasaradan kurtarılması üzerine, Develihisar'daki iki nizamiye bölüğünün Yahyalı'ya gelerek Yahyalı'da kalmasıdan ibarettir. Harekatın en son talimatla yapılması ve Feke, Haçın, Sis civarında yapılan durum hakkında sık sık malumat verilmelidir.
Faraşa (Çamlıca)'da bulunan Ermenilerin jandarmalık ve mihmandarlık yaptıkları Fransızlar, Habib Köprüsü yanına karakol kurmuşlar, daha beriye geçememişlerdir. Bir diğer düşman kolu da Barazama (Ulupınar) Köyü yakınındaki 7 odadan oluşan ve büyük bir kaya içerisine oyulmuş vaziyette bulunan çok katlı mağaraları karakol olarak kullanmışlardır.
Yahyalı'daki milis kuvvetlerinin başında Emin Bey (Develioğlu) bulunmaktadır. Ayrıca Niğde 41. Fırkasına bağlı bir tabur Şükrü Efendi komutasında Yahyalı'ya gönderilmiştir. Şimdiki Ulu Camii yanındaki medreseye yerleştirilen tabur askerleri, geldiği gün havaya ateş açarak geldiklerini, Ermeni ve Fransız'lara ilan etmişlerdir.
41. Fırka komutan yardımcısı Yarbay Mümtaz Bey'in teşvik ve çalışması ile başta Hacı Kamil Hoca, Klavuzoğlu Hasan Hüseyin Ağa olmak üzere, ayrıca bir milis teşkilatı kurulmuştur.
Dikme, Karaköy, Avlağa, Çamlıca, Ulupınar köyleri halkıyla birlikte Aydınlı aşireti ve diğer aşiretlerinde yardımlarını alan Yahyalı halkı, düşmanın büyük bir kısmını imha ettiği gibi Develi'ye ulaşmalarını da engellemişlerdir.
Dikme, Çamlıca köylerinde bulunan yerli Ermeniler'den hayatta kalanlar apar topar bölgeyi terk etmişler bazı Ermeni kızları ise evlenerek bu köylerde kalmışlardır.
Coğrafi Yapı:
Denizden yüksekliği 1210 metre olan ,İlçe sınırları içerisinden geçen zamantı ırmağı, kapuzbaşı şelaleleri çayı, Derebağ şelalesi çayı ve İlçe’nin içerisinden akmakta olan Karaçay başlıca akarsulardır. İlçe, Erciyes Dağının güney yönünde kalan Sultan Sazlığını kuşatan düzlüklerin ve Sakız Dağının doğuya bakan yamaçlarında bir vadi içinde kurulmuştur. İlçe, Kayseri İlinin güneyinde kurulmuş olup, kuzeyi Develi, Güneydoğusu Adana’nın Feke İlçesi, Güneybatısı ve Güneyi Niğde’nin Çamardı ve Kayseri’nin Yeşilhisar ilçeleri ile komşudur.
İlçe’de karasal iklim hüküm sürmekle birlikte, özellikle güneyinde rakımı düşük ormanlık bölgede Akdeniz iklimi hüküm sürer. İlçe yazları 20 derece, kışları ise 18 derece sıcaklık ortalamasına sahiptir. Yıllık maksimum yağış ortalaması 500 mm.dir. Ovalık alanda bol miktarda elma bahçesi bılunmakta, İlçenin güney kısımları dağlık olmakla birlikte Adana sınırlarına yakın olan güneydoğusunda 11674 hektar verimli 33.034 hektar bozuk olmak üzere 44.709 hektar ormanlık alan mevcuttur. Mer’a vasıflı arazi miktarı 558.4 hektardır.
İdari Yapı:
İlçe’nin bir merkez Belediyesi bir de Derebağ Belde Belediyesi olmak üzere iki belediye teşkilatı bulunmaktadır. İlçe merkezi 12 mahalleden ibaret olup, 28 köyü ve 3 mezrası bulunmaktadır.
2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre merkez nüfusu 22.665, köylerin nüfusu 20.538 olup, toplam nüfus 43.203’tür. Yıllık nüfus artış hızı şehir merkezinde binde 10.52, köylerde ise -14.09 olup, toplamda ise -1.93 nüfus azalması görülmektedir.
Belde ve Köyler:
*Derebağ Kasabası
****
*Karaköy
*Ağcaşar
*Kirazlı
*Avlağa
*Kocahacılı
*Balcıçakırı
*Kopçu
*Burhaniye
*Kuzoluk
*Büyükçakır
*Mustafabeyli
*Çamlıca
*Sazak
*Çavdaruşağı
*Serinköy
*Çubukharmanı
*Süleymanfakılı
*Çubuklu
*Taşhan
*Delialiuşağı
*Ulupınar
*Denizovası
*Yerköy
*Dikme
*Yeşilköy
*İlyaslı
*Yuları
*Kapuzbaşı
Ulaşım:
Otogar yanında bulunan bat garajından her 45 dakikada bir dolmuşlarla Kayseri niğde yolu üzerinden ulaşım sağlanmaktadır.
EkonomikYapı:
Yahyalı; halısıyla, elması ve şelalesiyle ünlüdür. İlçemiz doğal kaynaklar bakımından ülkemizin ender olan ilçelerinden biridir. Demir cevheri, altın karışımı kurşun, gümüş karışımı çinko ve krom bakımından zengin ocaklara sahiptir.
İlçemizde yıllık bazda 1.000.000 ton demir, 100.000 ton krom, 70.000 ton çinko, 30.000 ton kurşun ve 10.000 ton bakır madeni çıkarılmakta ve işlenmektedir.
Maden sektöründe iş yapan şirket ve kişi sayısı kırk adettir. Bu şirketler bünyesinde istihdam olunan toplam kişi sayısı 1500’dür.
Ayrıca maden nakliyesi işlerinde çalışan 1000 taşıyıcı(550 nakliye aracı) ve buna dayalı olarak maden sektöründen bizzat yararlanan toplam kişi sayısı 5.000, bu potansiyelden etkilenen vatandaş sayısı ise 10.000 olarak tespit edilmiştir.
Sosyal Yapı:
İlçe merkezindeki binalar betonarme yapılardır. Taş ve kerpiç yapılar yok denecek kadar azdır. İnşaatların büyük çoğunluğu iki katlı binalardan oluşmaktadır. Köylerdeki yapılaşma İlçe merkezinin tersine taş ve kerpiç binalardan oluşmaktadır. Yöre ormanlık olduğundan ormanlık bölgelerde yaşayan köylülerin evleri ahşap yapı tarzındadır. İlçe’de 38 adet kahvehene, 5 adet internet kafe, 1 adet otel ve 3 adet pastane mevcut olup, 20.021 kişi yeşil kartlıdır .
Yıllara göre Yahyalı merkez ve kırsal kesimin nüfusu.
Yıl Kent Nüfusu Köy Nüfusu Toplam Nüfus
1927 - -
1935 5.372 - -
1940 - -
1945 6.109 - -
1950 6.346 - -
1955 - -
1960 8.697 - -
1965 10.283 16.660 26.943
1970 11.546 18.104 29.650
1975 13.721 19.556 33.294
1980 15.763 21.815 37.578
1985 17.875 23.493 41.368
1990 20.401 23.646 44.047
1997 21.851 20.779 42.630
2000 22.665 20.538 43.203
2002 24.302 20.896 45.198
2007 20.227 17.607 37.834
2008 19.909 18.289 38.198
2009 20.066 18.157 38.223
2010 20.235 18.032 38.267
2011 20.114 17.768 37.882
Turizm:
Kapuzbaşı şelaleleri 500 m2'lik bir alan içerisinde 7 adet şelaleden ibaret doğa çatlağından, kayalar arasından fışkıran, 30-76 m. yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen, ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan kaynak şelaleleridir.
Kapuzbaşı Şelalesi
Yahyalı'ya 76 km. mesafede Kapuzbaşı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ensenin tepe adlı blok kayadan çıkan şelalelerin beşi tepenin doğusunda, ikisi güneyinde yer almaktadır. 30-76 m. Arasında değişen şelalelerin suları, Aladağ-Aksu sular, ile birleşerek Zamantı Irmağına, oradan da Seyhan Nehri'ne karışırlar. Çepeçevre bir orman içinden (V) şeklinde dar bir vadiye akan, debisi son derece büyük olan sular gürültü ve ses ile birlikte dehşetli bir manzara arzederler. Aladağ zirvelerinde bulunan kar ve buzulların erimesiyle beslenen, yaz-kış suları hiç kesilmeyen şelalelerden doğudaki 3 şelale Takım şelale adını alırlar ve yükseklikleriyle tanınırlar. Elif şelalesi ile yayvan ve dağınık olup çevresi mesire yeridir.
Elif Şelalesi
Çıkış ve birarada bulunma özellikleri itibariyle toplam debisi yaz aylarında saniyede 27500 litreye ulaşan ve deniz seviyesinden 700 m. Yükseklikte olan Kapuzbaşı takım şelaleleri, çağlayan sularının sesi ve sütbeyaz rengi ile vahşi doğanın en görkemli görüntüsünü ve karşı koyulmaz gücünü ortaya koymaktadır. Şelale sularının boşaldığı vadi tabanında, ancak çok temiz sularda yaşayan kırmızı fosfor benekli şelalelere özgü alabalıkları yaşamaktadır.
Yeşilköy Şelaleleri
Yeşilköy köyüne 3 km. mesafedeki ziyaret mevkilerinde bulunan şelaleler, Zamantı ırmağının iki yakasından akmakta olup Antalya-Düden şelalesinin benzeri niteliğindedir.Zamantı ırmağının üstünü kapatan tabi bir köprünün baş kısmında yer alan şelalelerin büyüğü 20 m., küçüğü 10 m. Yüksekliğindedir. Günün belirli saatlerinde dönüşümlü olarak çekilen ve geri gelen sularıyla halk arasında bir takım efsanelerin doğmasına yol açan Yeşilköy şelaleleri, turistlerin olduğu kadar son günlerde bilim adamlarının da uğrak yeri haline gelmiştir. Yeşilköy Şelalesinin döküldüğü yer ile bu yerin biraz yukarısında doğal olarak meydana gelmiş iki adet doğal yer köprüsü mevcut olup bu yerlerde Zamantı ırmağı kaybolup tekrar ortaya çıkmaktadır. Oldukça ilginç tabi varlıklardır.
Derebağ Şelalesi
Yahyalı'ya 10 km. mesafede olup Derebağ Kasabası, Çağlayan Mahallesi sınırları içerisindedir. Yayvan akışlı kaynak çağlayanlardan olan Derebağ Şelalesi 15 m. yüksekliğindedir. İki mağara içinden çıkan temiz ve berrak kaynak suları daha sonra dar bir vadiden akarak Yahyalı'ya ulaşır. Çevresi piknik alanı olarak düzenlenmiştir.
Aladağlar Milli Parkı
Kayseri, Adana, Niğde ili sınırlarının kesiştiği noktalarda ilan edilmiş bir milli parktır. Milli park alanının %60'ı Kayseri ili, %30'u Adana ili, %10'u da Niğde ili hudutları dahilindedir. Türk turizminin geleceği açısından çok mühim olan Aladağlar Milli Parkı'nın Yahyalı sınırlarında doğa harikalarından Kapuzbaşı Şelaleleri, Hacer Ormanı, Yedigöller bulunmaktadır.
Hacer Ormanı
Türkiye'nin en iyi post ormanı olması özelliğini taşımaktadır.Etrafı çok dik yamaçlardan oluşmuş, Yedigöllere giriş ve çıkışın gerçekleştirildiği, yaban hayatının varolması ve helikopter iniş pistinin bulunması Hacer Ormanı'nı önemli kılan faktörlerdendir.
Türkiye'nin en güzel peysaj alanı Aladağlar-Yedigöller'den sonra, Toros Aladağlar Milli Parkı'nın en önemli ve isim yapmış coğrafyası; kendine has vadi, boğaz ve buzul kayalıklarının güzellikleriyle Yedigöller, Kapuzbaşı kaynak şelaleleri arasında yer alan ve her iki bölgeyi birbirine bağlayan ‘Hacer Ormanı'dır. Kayseri'nin Yahyalı ilçesi Ulupınar köyünün sınırları içerisinde yer alan ve deniz seviyesinden 2200 m. yükseklikte bulunan Hacer Ormanı'nı kuzey ve güneyden son derece dik ve yüksekliği 3000 m.'nin üzerinde genç buzul kayalıkları çevirir. Çok dik ve genç buzul kayalıklarının arasında oluşan basamak katlarda yaban keçileri yaşarlar. Hacer Ormanı'nda bulunan dört su kaynağından en önemlisi, orman merkezinde bulunan ve çevresi kamp alanı olarak değerlendirilen ‘Soğuk Pınar'dır. 2750 hektar bir alana sahip Hacer Ormanı'nın florasını; göknar, meşe, sedir, ardıç, gürgen, titrek kavak ve karaçam oluşturmaktadır. Hacer Vadisi ve Ormanı'nda keşfedilmeyi bekleyen mağaraların yanında, bilinenlerin en önemlisi Ulupınar köylüsü tarafından ‘doğal soğuk hava deposu' olarak kullanılan ‘Toprak Taş' mağarasıdır. Hacer Ormanı turizm, mağaracılık, dağcılık, manzara güzelliği ile Aladağlara takılmış bir inci gerdanlık gibidir.
Sultan Sazlığı (Kuş Cenneti)
Son günlerde avcılık, turizm, çevrecilik açısından Türkiye'nin sayılı kuş cennetleri arasında yer alan ve gün geçtikçe önemi artan Sultansazlığı hemen yanı başında tuzlu eko sisteme sahip Yay Gölü ile birlikte 17.200 hektara sahip bir kaynak değerdir.
Erciyes Dağı, Aladağ tabiat parkı, Kapadokya milli parkı arasında yer alması ve onların kendine has özellikleriyle bütünleşmesi, Sultasazlığı ve Yay Gölü'nü bölgede daha dikkate değer bir konuma getirmektedir.
İdari bakımdan Yahyalı Orman İşletme Müdürlüğü Av Koruma ve Üretme Şefliğine bağlı olması nedeniyle bu kuş cennetimizin Yahyalı ile ilgisi doğrudan ortaya çıkmaktadır.
Deniz seviyesinden yüksekliği 1072 m.olan Sultansazlığının göl derinliği en fazla 1,5 m'dir. Yahyalı'ya 23 km. mesafededir.
Tatlı su eko sistemi bünyesinde tutan Yay Gölü bitki ve hayvanlar için adeta bir cennet oluşturmaktadır. Bölgede 600.000 kırmızı kanatlı flamingo ile birlikte 1.250.000 civarında çeşitli türlerden kuşların yaşadığı gerçeği bölgenin gerçekten bir kuş cenneti olduğunu en güzel şekilde ifade eder. Saha 1968 yılında İsmet Sezer tarafından ortaya çıkarılmıştır.
1971 yılında ise Kara Avcılığı Koruma dayanılarak Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığınca ‘Su Kuşları Koruma ve Üretme Sahası' olarak tefrik ve tesis edilmiştir. 1971 yılından bu yana da koruma ve üretim çalışmaları Orman Genel Müdürlüğünce sürdürülmektedir.
Sahayı tehdit eden en büyük tehlike Saysallı, Dündarlı ve Yahyalı kocaçay sularının önüne yapılan barajların varlığıdır. Artık bu sular Sultansazlığı'na ulaşamıyor. Yağışlı giden havalarda kuşlar beslenebilecekleri suya kavuşmaktadır.
Aksi taktirde durak giden havalarda Sultansazlığı ve Yay Gölü kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmakta ve kuşlar için güvenilir bir alan olmaktan çıkmaktadır. İstikbaldeki en iyi çözüm ise Zamantı Irmağı'ndan Ağcaşar Barajı'na su basacak olan ‘Zamantı Projesi'nin biran önce tamamlanması gerekmektedir. Sultan Sazlığı aslında Yeşilhisar ilçesine bağlıdır. Yeşilhisar'a yaklaşık 30 dakika mesafededir.
Zamantı Vadisi
Zamantı Irmağı'nın taşındığı vadi olup, ilçe hudutları içerisindeki uzunluğu 50 km.'dir. Vadi içerisinde bulunan Yeşilköy köyü ile Büyükçakır arası ‘Rafting' için bulunmaz bir alandır.
Bu alan AUTDOOR Spor, serüven ve hobi dergisinin 1997 yılı Ocak sayısında; Bakir suda beş çılgın, kah durgun, kah çılgın sularıyla ‘Rafting' için yepyeni bir imkân olan Zamantı Irmağında; sanki rafting yapmıyoruz da, 20. Yüzyıl sonunda ‘SADABAD'da geziyoruz...' diyerek Zamantı Vadisi'nin bu spor dalı için ne kadar elverişli olduğu vurgulanmış olmaktadır.
Ayrıca Zamantı Irmağı üzerinde 4-5 ve 6. derece zorluğunda çok sayıda parkurun bulunduğu ifade edilmektedir. Yine Zamantı Vadisi içerisinde 10 km.'lik çok dik yamaçlarla çevrili bir alanda mevcut olup, bu alan ‘Doğa Yürüyüşü' yapmak için çok uygundur.
Zamantı Vadisinde Nisan-Mayıs aylarında 150–250 m. mesafelerden düşen en az 10 adet şelale oluşur ve Zamantı Nehri'ne dökülür. Ancak zamanla bu şelalelerin suyu çekilir.
Zamantı Kanyonu
Yaklaşık olarak 10 km. uzunluğunda, Zebil Şelalesini de içine alan bir bölgedir. Bir Alman televizyonu tarafından hazırlanan belgeselde bu kanyon için ‘Grand Kanyonu'nu görmek için Amerikalara gitmeye ne hacet' deniliyor. Uzun yayladan çıkan Zamantı Irmağı, Alma dağının batı eteklerinden korkunç girdapları hatırlatan bir vadiden geçer. İşte bu korkunç girdapları hatırlatan vadi ‘Zamantı Kanyonu'dur.
Kaynaklar: Kayseri Valiliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder